Grab, Grasp, Catch ve Seize Arasındaki Fark
Aşağıda verilen dört kelimenin de anlamlarında yakalamak, tutmak, kavramak, ele geçirmek anlamları vardır. Tabi ki ince farklılıkları da vardır.
Catch
"Catch", bir şeyi veya birini yakalamak anlamına gelir. Mecazi anlamda da kullanılabilir.
The police have caught the same kids stealing time after time.
"Catch", bir şeyi veya birini yakalamak anlamına gelir. Mecazi anlamda da kullanılabilir.
The police have caught the same kids stealing time after time.
(Polis defalarca aynı çocukları hırsızlık yaparken yakaladı.)
My teacher caught me cheating on a test.
My teacher caught me cheating on a test.
(Öğretmenim beni bir sınavda kopya çekerken yakaladı.)
She catches on fast and will soon be promoted.
She catches on fast and will soon be promoted.
(Hızla kavrıyor ve yakında terfi edecek.)
"Grab", kapmak, birini veya bir şeyi hızlı bir şekilde almak anlamına gelir. Mecazi anlamda da kullanılabilir.
We only had time to grab a quick lunch because we were so busy.
(Sadece hızlı bir öğle yemeği almak için vaktimiz vardı çünkü çok meşguldük.)
The store had a lot of nice stuff, but nothing really grabbed me.
The store had a lot of nice stuff, but nothing really grabbed me.
(Mağazada çok güzel şeyler vardı, ama hiçbir şey beni gerçekten sarmadı.)
The thief grabbed the money from the cash register, and ran out of the store.
(Hırsız, kasadaki parayı aldı ve dükkandan kaçtı.)
The thief grabbed the money from the cash register, and ran out of the store.
(Hırsız, kasadaki parayı aldı ve dükkandan kaçtı.)
Grasp
"Grasp", kavrama; parmaklarınızla, ellerinizle veya mecazi olarak zihninizle bir şey alıp tutmak anlamına gelir.
"Grasp", kavrama; parmaklarınızla, ellerinizle veya mecazi olarak zihninizle bir şey alıp tutmak anlamına gelir.
The monkey grasp the branch firmly, and did not let it go.
(Maymun dalı sıkıca kavradı ve gitmesine izin vermedi.)
He grasped the end of the rope and pulled as hard as he could.
He grasped the end of the rope and pulled as hard as he could.
(İpin ucunu kavradı ve elinden geldiğince sert çekti.)
Dave grasped computer programming very well after taking computer course.
(Dave, bilgisayar dersi aldıktan sonra bilgisayar programcılığını çok iyi kavradı.)
Seize
"Seize", ele geçirme; güç kullanarak birini veya bir şeyi almak anlamına gelir. Mecazi anlamda da kullanılabilir.
(Dave, bilgisayar dersi aldıktan sonra bilgisayar programcılığını çok iyi kavradı.)
Seize
"Seize", ele geçirme; güç kullanarak birini veya bir şeyi almak anlamına gelir. Mecazi anlamda da kullanılabilir.
The army has seized control of the country by a coup.
(Ordu, darbeyle ülkenin kontrolünü ele geçirdi.)
Police have seized a car allegedly used in the kidnap attempt.
Police have seized a car allegedly used in the kidnap attempt.