Have to / Has to - Basic

Have to & Has to 

Kişinin yapmak zorunda olduğu, gerekliliği duyduğu eylemi anlatırken, have to veya has to kullanılır. Bu yapı; öznenin - konuşmacının - buna başka kişi(ler) tarafından zorlandığını belirtir. Kişi eylemi yapmaya başka birisi veya çevresi tarafından zorlanmaktadır. Örnekleri inceleyiniz.
  • I have to be quiet in the classroom. 
  • (Ben sınıfta sessiz olmak zorundayım.)
  • If the traffic light is green, you have to cross the street. 
  • (Eğer trafik lambası yeşilse, sen caddenin karşısına geçmek zorundasın.)
  • They have to have two people to play table tennis. 
  • (Onlar masa tenisi oynamak için iki kişi olmak zorundalar.)
  • The drivers have to drive carefully and slowly. 
  • (Sürücüler dikkatli ve yavaş araba kullanmak zorundalar.)
  • The cyclists have to wear their helmets. 
  • (Bisikletçiler kasklarını giymek zorundalar.)
  • The children have to ride their bikes in the park. 
  • (Çocuklar bisikletlerine parkta binmek zorundalar.)
  • We have to wear a uniform when we're working in reception. 
  • (Resepsiyonda çalıştığımızda uniforma giymek zorundayız.)
I. you, we ve they özneleri ile have to; he, she, it özneleri ile de has to kullanılır. Fiil yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
  • Robert has to talk to his teachers politely. 
  • (Robert öğretmenleriyle kibarca konuşmak zorunda.)
  • If your mother is too ill, she has to stay in her bed. 
  • (Eğer annen çok hasta ise, o yatağında kalmak zorunda.)
  • The gardener has to water the flowers and trees regularly. 
  • (Bahçıvan çiçekleri ve ağaçları düzenli olarak sulamak zorunda.)
  • In football each team has to have eleven players. 
  • (Futbolda her takımın onbir oyuncusu olmak zorunda.)
  • A student has to wear his / her school uniform at school. 
  • (Öğrenci okulda okul üniformasını giymek zorunda.)
Olumsuz yapıda'have to'yerine don't have to, has to yerine de'doesn't have to'getirilir. Bu yapı zorunluluk belirtmez. Örnekleri inceleyiniz.
  • You don't have to play in the middle of the street. 
  • (Sen caddenin ortasında oynamak zorunda değilsin.)
  • Orhan doesn't have to cycle in the crowded streets. 
  • (Orhan kalabalık sokaklarda bisiklete binmek zorunda değil.)
  • We don't have to use top water very carefully. 
  • (Biz musluk suyunu çok dikkatli kullanmak zorunda değiliz.)
  • Your parents don't have to support you and your brothers all the time. 
  • (Ailen seni ve erkek kardeşlerini her zaman desteklemek zorunda değil.)
  • The guests don't have to wear their ties. 
  • (Misafirler kravatlarını takmak zorunda değiller.)
  • I don't have to send these letters. 
  • (Ben mu mektupları göndermek zorunda değilim.)
Soru cümlelerinde özneye bağlı olarak 'do' veya 'does' kullanılır. Örnekleri inceleyelim:
  • Does a soldier has to obey the rules in the army?
  • (Bir asker ordudaki kurallara uymak zorunda mıdıdır?)
  • Do we have to study our lessons at weekends. 
  • (Biz hafta sonlarında derslerimize çalışmak zorunda mıyız?)
  • Do they have to eat or drink in the classroom. 
  • (Onlar sınıfta yemek ve içmek zorunda mıdıdrlar?)
  • Does he have to wear uniform at school. 
  • (O okulda uniforma giymek zorunda mıdır?)
  • Do you have to listen to your teachers in the classroom. 
  • (Siz sınıfta öğretmenlerinizi dinlemek zorunda mısınız?)
  • Do I have to fasten my seatbelt in my car. 
  • (Ben arabamda emniyet kemerimi bağlamak zorunda mıyım?)

Had to

Geçmiş zamanda bir mecburiyetten bahsedileceği zaman sadece “had to” kullanılır. "Must" yardımcı fiilinin geçmiş zamanı da "had to" dur.
  • We had to paint the flat before we moved in. (Taşınmadan önce daireyi boyamak zorunda kaldık.)
  • I had to spend the whole day with my grandma last Weekend. (Geçen hafta sonunu bütün günümü büyükannemle geçirmek zorunda kaldım.)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski