8. Sınıf 1. Ünite - Öneri & Teklif İfadeleri

8. Sınıf  1. Ünite

The Near Future Tense 
(Going to Future)

Gelecekte yapılması önceden planlanmış eylemleri anlatır. Be fiili am, is, are olarak yer alır. Going to'dan sonra gelen fiil yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
  • I am going to join a bicycle race. (Ben bir bisiklet yarışına katılacağım.)
  • I am going to wash my hair.  (Ben saçlarımı yıkayacağım.)
  • I am going to study English tomorrow.  (Ben yarın İngilizce çalışacağım.)
  • You are going to be in the City Sports Center.  (Sen Şehir Spor Merkezi'nde olacaksın.)
  • You are going to watch movies at home.  (Sen evde film seyredeceksin.)
  • Rose is going to be there at seven.  (Rose saat yedide orada olacak.)
  • We are going to meet at about 10 o'clock at my house. (Biz saat onda bizim evde toplanacağız.)
  • We are going to have a picnic there.  (Biz orada bir piknik yapacağız.)
  • They are going to go for a walk to Hide Park.  (Onlar Hide Park'a yürüyüşe gidecekler.)

Adverbs (Zarflar)

Adverb (zarf) fiilin durumun bildiren-niteleyen kelimedir.
Cümlede fiilden sonra (bazıları önce) gelir ve anlamı güçlendirir. Bu ünitede adverbs of manner (hal zarfları) nı tanıyacak ve türetilişlerini öğreneceğiz.

Adverb (zarf), adjective (sıfat) sonuna getirilen - ly eki ile oluşturulur. (Bu kurala uymayan zarflar da vardır.) Önce bu ünitede kullanılan bazı zarfları tanıyalım:

  • Quietly (sessizce) 'Don't worry,' she said quietly. ('Üzülme,' dedi sessizce.)
  • Wisely (akıllıca) He nodded wisely. (Akıllıca başını salladı.)
  • Slowly (yavaşca) Can you speak more slowly, please? (Lütfen, daha yavaş konuşabilir misiniz?) 
  • Clearly (açıkça, açık açık, anlaşılır biçimde) They spoke clearly. (Onlar anlaşılır biçimde konuştular.)
  • Actively (etkin biçimde) She was actively looking for a job. (O, etkin biçimde iş arıyordu.)
  • Logically (mantıklı, mantıklı olarak) He argued logically. (Mantıklı olarak tartıştı.)
  • Quickly (hızla, çabucak) We walked quickly away. (Hızla uzaklaştık.)
  • Closely (dikkatle; yakından) I sat and watched everyone very closely. (Oturdum ve herkesi çok yakından izledim.)
Bu ünitede geçen yeni kelimeler:
  • back up : destek olmak; geri gitmek
  • best friend : en iyi arkadaş
  • buddy (ies) : ahbap; arkadaş
  • count on : güvenmek, güven duymak
  • get on well with somebody : anlaşmak
  • laid-back : rahat ve geniş insan
  • mate (s) : ahbap
  • pajama party (ies) : pijama partisi
  • secret (s) : sır, gizem
  • sharing : paylaşım, paylaşma
  • sleepover (s) : pijama partisi; yatıya kalma
  • slumber party (ies) : pijama partisi
  • support : desteklemek, yardım etmek
  • come over for a drink :bir şeyler içmek için gelmek
  • text : metin; konu
  • sound : ses; seslenmek
  • awesome : korkunç; harika
  • would like : istemek
  • would love to : çok istemek
  • have plans : planları olmak, planları var
  • organize a birthday party : bir doğum günü partisi düzenlemek
  • be a big surprise for : parti için büyük sürpriz olmak
  • be responsible for : - den sorumlu olmak; bakmak
  • have a large music (film) archive : geniş bir müzik (film) arşivi olmak
  • take a walk : yürüyüşe çıkmak, yürümek
  • graduation party : mezuniyet partisi
  • go to the gym : spor salonuna gitmek
  • feel like : canı çekmek, canı istemek
  • feel like eating pasta :  makarna yemek istemek
  • feel like drinking tomato juice : domates suyu içmek istemek
  • have a barbecue with friends : arkadaşlarla mangal partisi yapmak
  • have a party at Mary's : Mary'nin evinde bir parti vermek
  • join : katılmak, üye olmak
  • perform a game show : bir oyun gösterisi yapmak
  • live outside the city: şehir dışında yaşamak
  • take brother to the movies : erkek kardeşini sinemalara götürmek
  • watch a live show : canlı gösteri izlemek
  • have an important exam : önemli bir sınavı olmak
  • be happy : mutlu olmak
  • promise : söz vermek
  • be depressed (sad) : bunalımda (üzgün) olmak
  • imagine : hayal etmek; sanmak, zannetmek
  • visit for a short time : kısa süre ziyaret etmek
  • stay home : evde durmak
  • go out of town (city) : şehir dışına gitmek
  • meet friends : arkadaşlarla buluşmak
  • visit relatives : akrabaları ziyaret etmek
  • volleyball tournament : voleybol turnuvası
  • accept : kabullenmek, onay vermek
  • refuse : reddetmek, kabul etmemek
  • nature walking : doğa yürüyüşü
  • computer game tournament : bilgisayar oyunu turnuvası
  • join a bicycle race : bisiklet yarışına katılmak
  • have a great fun : çok eğlenmek
  • take a bus : otobüse binmek
  • get off at the bus stop : otobüs durağında inmek
  • go for a walk : yürüyüşe çıkmak
  • have a picnic : piknik yapmak
  • get on well with : bağdaşmak; anlaşmak 

Would like

Would like yapısını geçen yıllardaki konularda görmüştük. Bu yıl, soru yapısı ile - nazikçe - kişinin bir şey isteyip istemediğini sormayı hatırlayacağız. (Bu konudaki bilgilerinizi yinelemek için bakınız: Ortaokul Konu Anlatımları, 7. Sınıf İngilizce 6. Ünite (Parties) Konu Anlatımı ...) Günlük hayatta lokantada, alış verişte ya da kafedeki konuşmalarda kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.
  • Would you like a cup of tea / coffee?  (Bir fincan çay (kahve) ister misiniz?)
  • Would you like some lemonade?  (Biraz limonata ister misiniz?)
  • Would you like to come?  (Gelmek ister misiniz?)
  • Would you like to come over for a drink?  (Bir şey içmek için uğrar mısınız?)
  • Would you like to see a movie?  (Bir film seyretmek ister misiniz?)
  • Would you like to watch a movie at home? (Evde bir film seyretmek ister misiniz?) 
Would like'dan sonra bir eylem gelecekse önünde to kullanılır; nesne gelirse to getirilmez. Yukarıdaki örnekleri dikkatle inceleyiniz. 

Soruya olumlu cevap verilecekse, 
  • Yes, I would. (Evet, isterim.)
  • Yes, I would love to. (Evet, çok isterim.)
  • Yes, please. (Evet, lütfen.)
  • Okay, thank you. (Tamam, teşekkür ederim.), vb. gibi kalıplar kullanılır.
Olumsuz yanıtta ise, 
  • No, thank you. (Hayır, teşekkür ederim.)
  • I am sorry, but I can't. (Üzgünüm, fakat yapamam.)
  • I would like to, but I can't. (İsterim, fakat yapamam.)
  • I would love to, but I can't. (Çok isterim, fakat yapamam.), vb. gibi kalıplardan yararlanılır.
Can ile de öneride bulunulabilir veya izin isteyebiliriz. Örnekleri inceleyiniz.
  • Can we go to a late show?  (Bir gece şovuna gidebilir miyiz?)
  • Can you invite George, please? (Lütfen, George'u davet edebilir misin?)
  • Can you bring something to eat?  (Yiyecek bir şeyler getirebilir misin?)
  • Can you bring some music CDs?  (Birkaç tane müzik sidisi getirebilir misin?)

Making Suggestion
(Öneride Bulunma & Teklif Sunma)

Let's

Bu yapıda verb (fiil) yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
  • Let's study together! (Birlikte ders çalışalım!)
  • Let's play computer games! (Bilgisayar oyunları oynayalım!)
  • Let's go for a walk! (Yürüyüşe gidelim!)
  • Let's eat out! (Dışarıda yemek yiyelim!)

Shall we ........ ?

Birlikte yapılması düşünülen eylemi önerir, soru halindedir. Bu yapıda verb (fiil) yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
  • Shall we meet after school?  (Okuldan sonra buluşalım mı?)
  • Shall we study English together?  (Birlikte İngilizce çalışalım mı?)
  • Shall we drink something at a cafe?  (Kafede bir şeyler içelim mi?)
  • Shall we have a party on Saturday?  (Cumartesi günü bir parti düzenleyelim mi?)

Why don't ...... ?

Konuşma anında belirtilen olumsuz bir durumun giderilmesi için kullanılan 'neden yapmıyorsun?' anlamındadır. Fiil yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
  • Why don't we watch a movie on TV?  (Neden televizyonda bir film seyretmiyoruz?)
  • Why don't we join a sport club?  (Neden bir spor kulübüne katılmıyoruz?)
  • Why don't we have a barbecue party?  (Neden bir barbekü partisi vermiyoruz?)
  • Why don't we go to the shopping mall?  (Neden alış veriş merkezine gitmiyoruz?)

How about .......? / What about ..........?

(Ne dersin?) anlamındadır; fiilin sonuna - ing eki getirilerek kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.
  • How about going for a walk?  (Yürüyüşe gitmeye ne dersin?)
  • How about playing computer games?  (Bilgisayar oyunu oynamaya ne dersin?)
  • How about ordering a pizza and a cake?  (Kek ve pizza sipariş etmeye ne dersin?)
  • How about a slumber party at my house this Saturday? (Bu cumartesi evimde bir pijama partisi vermeye ne dersin?)
  • What about running in the park?  (Parkta koşmaya ne dersin?)
  • What about watching a sci-fi movie?  (Bir bilim kurgu film seyretmeye ne dersin?)
  • What about organizing a surprise party for him? (Onun için sürpriz bir parti düzenlemeye ne dersin?)

Prefer

Tercihimizi bildirirken (bir veya birden fazla nesne veya eylem arasında) prefer fiilinden yararlanılır. Nesneler arasında to kullanılır. 
  • I prefer a cup of coffee to a cup of tea. (Ben bir fincan kahveyi bir fincan çaya tercih ederim.)
  • You prefer classical music to rock music. (Sen klasik müzigi rock müzige tercih edersin.)
  • He prefers football to volleyball. (O futbolu voleybola tercih eder.)
Eylemler arasında tercih belirtilirken, fiilin sonuna - ing eki getirilir. Örnekleri inceleyiniz.
  • My brother prefers drinking milk. (Erkek kardeşim süt içmeyi sever.)
  • I prefer listening to jazz to listening to pop. (Ben jaz dinlemeyi pop dinlemeye tercih ederim.)
  • I prefer reading the news online. (Ben internette haberleri okumayı tercih ederim.)
  • You prefer eating a toast to eating junk food. (Sen tost yemeyi abur cubur yemeye tercih edersin.)
  • I always prefer sending e-mails to writing letters. (Ben, daima elektronik posta göndermeyi mektup yazmaya tercih ederim.)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski