Forbear ve Forebear Arasındaki Fark
Forbear“kaçınmak, uzak durmak, sakınmak, kendini tutmak” anlamlarına gelen bir fiildir.
Jim's doctor advised him to forbear from alcohol.
(Jim'in doktoru ona alkolden uzak durmasını tavsiye etti.)
(Jim'in doktoru ona alkolden uzak durmasını tavsiye etti.)
The children simply could not forbear laughing in the library.
(Çocuklar kütüphanede açıkça gülmekten kendini tutamadılar.)
She should try to forbear from saying such cruel things.
(Böyle zalimce şeyler söylemekten kaçınmaya çalışmalıdır.)
Forebear
Ata, ced
Our forebears established this country centuries ago.
(Atalarımız bu ülkeyi yüzyıllar önce kurdu.)
One day I'll come back to the land of my forebears.
(Bir gün atalarımın ülkesine geri döneceğim.)
Many of us conform to the outdated customs laid down by our forebears.
(Birçoğumuz atalarımızın koyduğu modası geçmiş geleneklere uyuyoruz.)