Wage, Salary, Pay, Revenue, Earning vs Income

Wage, Salary, Pay, Revenue, Earning ve Income Arasındaki Fark


Wage

Saat başı ödenen, bir kişinin saat başına aldığı para miktarı; örneğin saat başına 10 dolar.

He works long hours in order to take home a fat wage packet.
(Eve dolgun bir ücret yığını götürmek için uzun saatler çalışıyor.)
Congress has legislated a new minimum wage for workers.
(Kongre, işçiler için yeni bir asgari ücret yasası çıkarmıştır.)
The purchasing power of the average hourly wage has fallen in the last five years.
(Ortalama saatlik ücretin satın alma gücü son beş yılda düştü.)

Pay
Genellikle wage ile aynı anlama gelir, ancak bazen maaş için de geçerli olabilir.

My pay has not increased from the rate fixed two years ago.
(Maaşım iki yıl önce belirlenen orandan artmadı.)
Unions bargain with employers for better rates of pay each year.
(Sendikalar her yıl daha iyi ücret oranları için işverenlerle pazarlık yapar.)

Salary
Maaş, bir işverenden aldığınız aylık paradır. Bireylerle ve çalışmaktan kazanılan parayla ilgilidir. Yıllık anlaşmalara göre de yapılır, fakat aylık veya 15 günde bir alınabilir.

His monthly salary is paid into the bank by his employer.
(Aylık maaşı işvereni tarafından bankaya ödenir.)
He was given a seven-year contract with an annual salary of $250,000.
(Yıllık maaşı 250.000 dolar olan yedi yıllık bir sözleşme verildi.)
The company is offering  me a salary of 200000 per annum.
(Şirket bana yılda 200000 maaş teklif ediyor.)

Income
Gelir, her türlü kaynaktan elde edilen paradır. Eski bisikletinizi sattıysanız, bu para gelirdir. İşinizden elde ettiğiniz maaş da gelirdir. Ancak eski bisikletinizi satmak maaşınızın bir parçası değildir.

My total income this year is approximately 20, 000 pounds.
(Bu yılki toplam gelirim yaklaşık 20.000 pound.)
Mr. Pearson's income allows of no extravagance in his way of living.
(Bay Pearson'un geliri, yaşam tarzında savurganlığa izin vermiyor.)

Revenue 
Toplam gelir; yalnızca devletler ve şirketlerle ilgilidir.  Mal satışından veya hizmet sunumundan elde edilen brüt tutardır. Satılan malın maliyeti, giderleri ve zararları düşülmeden önce kazanılan miktar.

A government's revenue and expenditure should be balanced.
(Bir hükümetin gelir ve giderleri dengelenmelidir.)
The revenue will be used to help pay for environmental improvements.
(Gelir, çevresel iyileştirmelerin ödenmesine yardımcı olmak için kullanılacak.)
These television companies rely on advertising revenue for their funds.
(Bu televizyon şirketleri para kaynakları için reklam gelirlerine güveniyor.)

Earning
Kazanç; satılan malın maliyeti, giderleri ve zararları düşüldükten sonra kazanılan net tutardır. Genellikle net kazanç veya net gelir olarak sunulur.

At thirty years old, he was already earning £40 000 a year.
(Otuz yaşında, çoktan yılda 40.000 £ kazanıyordu.)
The longer a customer stays with you, the higher the earning ratio will increase.
(Bir müşteri sizinle ne kadar uzun süre kalırsa, kazanç oranı o kadar artacaktır.)
Families earning below a certain amount can claim child support.
(Belirli bir miktarın altında kazanan aileler nafaka talebinde bulunabilirler.)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski