Look, Stare, Gaze, Glare, Peer, Glance, Glimpse ve Peep

Look, Stare, Gaze, Glare, Peer, Glance, Glimpse ve Peep Arasındaki Fark

Aşağıdaki kelimelerin hepside bakmakla ilgili kelimelerdir. Ancak, her birinin farklı bir "bakmak" anlamı vardır. Bütün bu kelimeler fiil olarak nesneyle kullanıldığında "at" edatıyla kullanılır.

Look
"Bakmak" eyleminin en genel anlamıdır.

 Anthony! I'm sick of looking at your miserable face.
(Anthony! Senin sefil yüzüne bakmaktan bıktım.)
He looked at me with a very peculiar expression.
(Bana çok tuhaf bir ifadeyle baktı.)

Stare
"Stare" , bir şeye / birine uzun süre bakmak anlamına gelir.

The cat stared at the dog, ready to flee if it came towards her.
(Kedi köpeğe baktı, köpek ona doğru gelirse kaçmaya hazırdı.)
The children sat and stared at the television for an hour.
(Çocuklar oturup, bir saat televizyona baktı.)

Gaze
"Gaze", birisine veya bir şeye uzun süre gözünü dikerek bakmaktır.

She gazed at me for a long time before she recognized who I was.
(Kim olduğumu anlamadan önce bana uzun süre baktı.)
He fixed his gaze on the dark line of the coast ahead.
(Bakışlarını ilerideki sahilin karanlık çizgisine dikti.)

Glare
"Glare" uzun süre birine / bir şeye kızgınlıkla veya öfkeyle bakmak demektir.

Don't glare at me like that, you deserved the scolding.
(Bana öyle bakma, azarlamayı hak ettin.)
The old woman glared at the children when they ran across her lawn, but she said nothing.
(Yaşlı kadın bahçesinin önünden geçerken çocuklara baktı ama hiçbir şey söylemedi.)

Peer
"Peer", bir şeye dikkatle bakmak anlamına gelir.

The old man peered over his glasses at me.
(Yaşlı adam gözlüğünün üzerinden bana baktı.)
The driver was peering into the distance trying to read the road sign.
(Sürücü, yol işaretini okumaya çalışarak mesafeye bakıyordu.)

Glance
"Glance" göz atmak,  birisine / bir şeye çok hızlı bakmak anlamına gelir.

Can you take a quick glance at my essay?
(Makaleme hızlıca bir göz atabilir misin?)
She glanced around the room, looking for a familiar face.
(Tanıdık bir yüz arayarak odanın etrafına baktı.)
Can you take a quick glance at my essay, and see if it looks okay to you?

Glimpse
"Glimpse, bir şeyi yada kişiyi bir an için görmek, gözüne ilişmek

The young man glimpsed her as the beautiful girl went by.
(Güzel kız yanından geçerken, bir anda genç adamın gözüne ilişti.)
The house offers glimpses of the ocean from the second floor.
(Ev, ikinci kattan okyanusun görüntülerini sunuyor.)
He glimpsed at her fleetingly through the window.
(Pencereden kısacık bir şekilde ona baktı.)

Peep
"Peep", dikizlemek; özellikle küçük bir açıklıktan bir şeye hızlı ve gizlice bakmaktır.

Children came to peep at him round the doorway.
(Çocuklar kapının önünden onu dikizlemeye geldiler.)
She took a peep through the keyhole to see if there was anyone inside the room.
(Odanın içinde biri olup olmadığını görmek için anahtar deliğinden bir göz attı.)

Peek
"Peek", gizlice bakmak; özellikle gizli bir yerden birine veya bir şeye gizlice bakmak anlamına gelir.

She peeked at the audience from behind the curtain.
(O, perdenin arkasından seyirciye baktı.)
Diane took a quick peek at herself in the mirror.
(Diane aynada kendine hızlıca baktı.)
They caught him peeking in through the keyhole.
(Onu anahtar deliğinden bakarken yakaladılar.)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski