Simple Present Perfect
1- Present Perfect Tense: Geçmişteki deneyimlerden, belirsiz bir zamanda yapılan eylemlerden ve başarılardan bahsederken bu zamanı kullanırızNot: Perfect Tense’de cümlede anlatılan olayın ne zaman yapıldığı önemli değildir. Önemli olan eylemin yapılmasıdır. Yukarıdaki tablolardaki örneklerde filmi görmek (seen that movie) olayı geçmişte meydana gelmiştir. Ancak burada önemli olan bu deneyimi yaşamış olmaktır. Detay bilgi verileceği zaman Geçmiş zaman kullanırız.
- I have seen that movie. (O filmi izledim)
- I saw that movie last Sunday. (O filmi geçen Pazar izledim)
- I have seen İstanbul. (İstanbul’u gördüm)
- Jane has been to Turkey twice. (Jane Türkiye’de 2 kez bulundu)
- I have never visited a museum. (Hiç müze ziyaret etmedim)
- I have been abroad five times. (5 kez yurt dışında bulundum.)
- I have seen that movie twenty times. (Bu filmi yirmi kez seyrettim.)
- I think I have met him once before. (Sanırım onunla daha önce tanıştım.)
- Has there ever been a war in the U.S.A (Amerika'da hiç savaş oldu mu?)
- Yes, there has been a war in the United States. (Evet, Amerika'da bir savaş oldu.)
- People have traveled to the moon. (İnsanlar aya seyahat etti.)
- My sister has won many awards. (Kız kardeşim birçok ödül kazandı)
2- Present Perfect Tense: Tamamlanması beklenen eylemler için de bu zamanı kullanırız.
- I haven’t visited İstanbul yet. ( Henüz İstanbul’u ziyaret etmedim)
- I haven’t finished my homework yet. (Ödevimi daha bitirmedim)
- I have just finished my homework. (Ödevimi az önce bitirdim)
- My father has just come home. (Babam eve daha yeni geldi.)
- Burak has broken his arm. (Burak kolunu kırdı-Kolu hala sargıda)
- I have cut my finger. (Parmağıı kestim- Parmağımda kan var veya parmağım da yara bandı var)
- It has rained heavily for two hours. (2 saat şiddetli yağmur yağdı-Yağmur az önce durdu veya daha önce yağdı ama yerler ıslak)
(Ne kadar Süredir?): Perfect Tense’de olayın zamanı belirsizdir o yüzden kesin zaman sorulamaz. Dolayısıyla “WHEN”(ne zaman) soru kelimesi bu zamanda kullanılmaz. Ancak P.Tense’de eylemin ne kadar süredir yapılmakta olduğu önemlidir. Bunu sormak için How Long kullanılır. Çünkü P. Tense’in kullanım alanlarından biride geçmişte başlamış ama cümleyi söylediğimiz zaman dilimi içersinde hala devam eden eylemleri anlatmaktır.
- How long have you read that book? Ne kadar süredir o kitabı okumaktasın.
- How long have you waited here? Ne kadar süredir burada beklemektesin.
- How long have you lived in Kayseri? Ne kadar süredir Kayseride yaşamaktasın?
- How long have you been married? Ne kadar süredir evlisin?
- How long have you been a doctor? Ne kadar süredir doktorsun?
6- SINCE-FOR:
SINCE: kendisinden sonra gelen kelimeye ve cümleye –DEN BERİ anlamı katar. Cümlede anlatılan eylemin başladığı ilk zamandan bahsedilecekse kullanılır.
- I have read that book since 2 o’clock. ( saat 2’den beri o kitabı okumaktayım) –kitabı okumaya saat 2 de başladım.
- I have lived in Kayseri since 2008. (2008’den beri Kayseri’de yaşamaktayım.) Kayseri’ye ilk kez 2008’de geldim.
- I have been married since 2012. (2012’den beri evliyim.) 2012’de evlendim.
- I have been a doctor since I graduated from University.
- (Üniversiteden mezun olduğumdan beri doktorum.)
- I have read that book for 3 hours. (3 saattir o kitabı okumaktayım.) –diyelim ki kitap okumaya saat 2 de başladım ve şu an saat 5. Arada geçen zaman 3 saattir.
- I have lived in Kayseri for 6 years. (6 yıldır Kayseri’de yaşamaktayım) Kayseri’ye 2008’de geldim şu anda 2014 yılındayız ve ben 6 yıldır buradayım.
Just Kullanımı : Bir eylemin çok kısa bir süre önce tamamlandığını belirtirken kullanılır. Eylem daha yeni bitmiştir. “just” cümlede yardımcı fiiil ile asıl fiil arasında yer alır. Türkçedeki 'yeni, henüz' gibi bir anlama sahiptir.
- I have just waken up. (Daha yeni uyandım.)
- She has just finished her homework. (Henüz yeni ev ödevini bitirdi.)
- She has already finished her homework. (Çoktan ödevini bitirmiş.)
- I have already visited İstanbul. (İstanbulu zatne ziyaret etmiştim)
- I have already cooked. (Yamaği zatan bişirmişim.)
- Dennis has already seen that movie. (Dennis bu filmi öoktan görmüş.)
- They haven't arrived yet. (Daha varmadılar.)
- I haven't told him yet. (Ona henüz söylemedim.)
- He hasn't opened the shop yet. (Daha henüz dükkanı açmadılar.)
- He hasn’t finished his homework yet. (O hala ödevini bitirmedi)
- Have you finished your project yet? (Daha projeni bitirmedin mi?
- Have Diane and Paul arrived yet? (Daha Diane ve Paul varmadılar mı?)
Her ikisi de “hiç” anlamına gelir. “Ever” soru cümlelerinde, “never” ise olumsuz cümlelerde kullanılır.
- Have you ever been to Japan? (Siz hiç Japonya’da bulundunuz mu?)
- Yes, I have been to Japan. (Evet, ben Japonya’da bulundum.)
- No, I have never been to Japan. (Hayır, ben Japonya’da hiç bulunmadım.
- Have you ever eaten Chinese food? (Hiç Çin yemeği yedin mi?)
- No, I have never eaten chinese food. (Hayır, hiç Çin yemeği yemedim.)
- Yes, I have eaten chinese food twice. (Evet, iki kez Çin yemeği yedim.)
“Been” ve “Gone” cümleye farklı anlam katarlar.
- We have been to the Tower of London. (Londra Külesinde bulundum.)
- Emircan and Hamza have gone to the zoo. (Emircan ve Hamza hayvanat bahçesine gittiler.)
- I have been to Italy. (I am not in India now.)
“Gone” kişinin hala sözü edilen yerde bulunduğunu vurgulamak için kullanılır.
- My sister and her friends have gone to the new shopping center.
BEFORE : ‘’önce,daha önce,hayatımda daha önce’’ anlamına gelir ve Present Perfect Tense’te cümle sonunda kullanılır.
- I haven’t painted my room before. ( Daha önce odamı hiç boyamadım.)
- She has been to İstanbul before. ( O daha önce İstanbul’a gitmişti.)
- Have you seen a bear before ? (Daha önceleri bir ayı gördün mü?
- She has recently bought a house.
- Has she bought a house recently?
- I haven’t seen her lately.
- Have you helped your mum lately?
- SO FAR
- UP TILL NOW
- SO FAR (NOW)
- UNTIL NOW
- Up till now, there isn't a clear definition of this illness.
- (Şimdiye kadar bu hastalığın net bir tanımı yok.)
- So far, the police haven't got any clues as to the motive for the crime.
- (Şimdiye kadar, polisin suçun sebebi ile ilgili hiçbir ipucu yok.)
- I haven't wanted to commit myself to anyone until now.
- (Şimdiye kadar kendimi kimseye adamak istemedim.)