SHOULD & SHOULDN'T
Öneri veya tavsiyede bulunurken should özel yardımcı fiilinden yararlanırız. Karşıdaki kişinin yapması faydalı olabilecek bazı eylemleri aktarmada kullanılır. Önerilerde zorlama yoktur. Kişi söylenileni yapar veya yapmaz.
- You should brush your teeth three times a day. (Sen, günde üç defa dişlerini fırçalamalısın.)
- You should wash the fruit before you eat it. (Sen, meyvayı yemeden önce onu yıkamalısın.)
- You should walk for an hour every day. (Sen, her gün bir saat yürümelisin.)
- You should use both sides of a piece of paper. (Sen, kâğıt parçasının iki yüzünü de kullanmalısın.)
Subject + should + main verb1 + object.
(Subject : özne; main verb 1 : asıl fiil (yalın halde); object : nesne, demektir. Örnekleri inceleyiniz.
- You should eat more vegetables. (Sen, daha çok sebze yemelisin.)
- He should get up early on weekdays. (O, haftaiçi günlerde erken kalkmalı.)
- We should study hard. (Biz, sıkı (çok) çalışmalıyız.)
- They should listen to the classical music. (Onlar, klasik müzik dinlemeliler.)
- She should save more money. (O, daha çok para biriktirmeli.)
- You shouldn't go into your room with shoes. (Sen, ayakkabı ile odana girmemelisin.)
- You shouldn't take a pill with alcohol and milk. (Sen, içki veya süt ile hap yutmamalısın.)
- You shouldn't let your pets in your room. (Sen, odanda evcil hayvanlara izin vermemelisin.)
- You shouldn't throw your rubbish on the ground. (Sen, çöplerini yere atmamalısın.)
Subject + shouldn't + main verb1 + object. Örnekleri inceleyiniz.
- We shouldn't cut the trees. (Biz, ağaçları kesmemeliyiz.)
- You shouldn't throw litter to seas. (Sen, çöpleri denizlere atmamalısın.)
- Sue shouldn't ride her bike on the highway. (Sue, karayolu üzerinde bisiklet binmemeli.)
- I shouldn't open the windows when it is cold. (Ben, hava soğukken, pencereleri açmamalıyım.)
- He shouldn't watch TV when he is too tired. (O, çok yorgunken, televizyon seyretmemeli.)
- Should I use a mouthwash in the mornings? (Ben, sabahları gargara kullanmalı mıyım?)
- Should I clean the bathroom after I take a shower? (Duş aldıktan sonra banyoyu temizlemeli miyim?)
- Should we take off our shoes before we enter our house? (Biz, evimize girmeden önce, ayakkabılarımızı çıkarmalı mıyız?)
- Should he make a reservation before he is here? (O, burada olmadan önce, rezervasyon yaptırmalı mı?)
- Should Sue take any photos when she is in a museum? (Sue, müzedeyken, resim çekmeli mi?)
- It is going to rain. What should I do? (Yağmur yağacak. Ne yapmalıyım (Ne yapmamı önerirsiniz?))
- You should take your umbrella. (Sen, şemsiyeni almalısın.)
- You and me are late. What should we do? (Sen ve ben, geç kaldık. Ne yapmalıyız?)
- We should take a taxi. (Biz, bir taksiye binmeliyiz.)
- The students are in the classroom. What shouldn't they do? (Öğrenciler, sınıfta. Onlar ne yapmamalılar?)
- They shouldn't make so much noise. (Onlar, çok fazla gürültü yapmamalılar.)
- She has got a toothache. What should she do? (Onun dişi ağrıyor. Ne yapmalı?)
- She should take an aspirin. (O, bir aspirin yutmalı.)
- Hans wants to change some dollars. What should he do? (Hans, biraz dolar bozdurmak istiyor. Ne yapmalı?)
- He should go to a currency bureau. (O, bir döviz bürosuna gitmeli.)
If clauses (koşul cümlerin) de should kullanımı ile ilgili aşağıdaki örnekleri de inceleyiniz.
- If your marks are very bad, you should study your lessons quickly. (Notların çok kötüyse, derslerine hızla çalışmalısın.)
- If her room is untidy, she should tidy it. (Odası düzensizse, o, odasını derleyip toplamalı.)
- If your car is very old, you should buy a new one. (Araban eskiyse, yeni bir araba satın almalısın.)
- If you wash the dishes, you should eat meal quickly. (Bulaşık yıkayacaksan, yemeğini çabuk yemelisin.)
- If you have an exam tomorrow, you should study very hard. (Yarın bir sınavın varsa, çok sıkı ders çalışmalısın.)
- If Sue doesn't look well, she should see a doctor. (Sue iyi görünmüyorsa, bir doktora gitmeli.)
- If your hair is long, you should have a haircut. (Saçın uzunsa, saçını kestirmelisin.)
- If they have got a lot of money, they shouldn't spend it all. (Onların çok parası varsa, hepsini harcamamalılar.)