Raise, Rise, Arise ve Arouse

Raise, Rise, Arise ve Arouse Arasındaki Fark

Rise: (rose, risen, rising) 
Yükselmek - düzensiz geçişsiz fiil (bir nesne almaz)

Contrary to expectations, interest rates did not rise.
(Beklentilerin aksine faizler yükselmedi.)
A spiral of smoke rose from the chimney.
(Bacadan bir duman sarmalı yükseldi.)
Food prices have risen sharply over the last few years.
(Gıda fiyatları son birkaç yılda keskin bir artış gösterdi.)

Raise: (raised, raised, raising) 
Büyütmek (çocuklar), üremek (hayvanlar), yukarı kaldırmak - düzenli geçişli fiil (bir nesneyi alır)

My aunt and uncle raise chickens for the fresh eggs.
(Teyzem ve amcam taze yumurta için tavuk yetiştiriyor.)
If you know the answer, please raise your hand.
(Cevabı biliyorsanız, lütfen elinizi havaya kaldırın.)

If you don't raise your children well, whatever else you do well doesn't matter very much.
(Çocuklarınızı iyi yetiştirmezseniz, iyi yaptığınız her şeyin pek bir önemi yoktur.)

Arise: (arose, arisen, arising)
Ortaya çıkmak, baş göstermek, kalkmak  - düzensiz geçişsiz fiil (bir nesneyi almaz)

He arose at dawn to set out.
(Yola çıkmak için şafakta kalktı.)
Several problems have arisen recently over questions of pay.
(Son zamanlarda ödeme sorunlarıyla ilgili çeşitli sorunlar ortaya çıktı.)
If any questions arise during the lecture, don't hesitate to ask them.
(Ders sırasında herhangi bir soru ortaya çıkarsa, sormaktan çekinmeyin.)

Arouse: (aroused, aroused, arousing)
Uyandırmak, (birisinin) aktif, dikkatli veya heyecanlı olmasına neden olmak, aralarında heyecan yaratmak (bazen cinsel bir anlamla) - düzenli geçişli fiil (bir nesneyi alır)

They left in the daytime so as not to arouse suspicion.
(Şüphe uyandırmamak için gündüz yola çıktılar.)
No one has ever aroused his passion as much as Sandra.
(Hiç kimse tutkusunu Sandra kadar uyandırmadı.)
We must arouse them to fight for their own emancipation.
(Kendi kurtuluşları için savaşmaları için onları uyandırmalıyız.)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski