Translation (English - Turkish) - Çözüm ve Yaklaşımlar - 1


1. Most of the fears that we had when we were children are actually quite profound, but as we grow older and become more self-sufficient, the reality of fears diminishes.

A) Çocukken yaşadığımız korkuların çoğu, aslında oldukça derindir ancak büyüyüp kendimize daha fazla yeter hâle geldikçe korkuların gerçekliği azalır.
B) Çocukken aslında çok derin birçok korku yaşarız fakat büyüyüp daha çok kendimize yettikçe bu korkular gerçekliğini yitirir.
C) Çocukken yaşadığımız korkuların çoğu, aslında oldukça derin boyuttadır ancak büyüyüp kendimize daha fazla yeten bireyler hâline geldiğimizde bu korkular zamanla ortadan kalkar.
D) Çocukken yaşanılan korkuların çoğu, aslında oldukça derindir fakat kendimize yetecek kadar büyüdüğümüzde bu korkular gerçekliğini kaybeder.
E) Çocukken yaşadığımız korkuların çoğu, aslında oldukça derin olsa da büyüyüp kendimize daha fazla yettikçe bu korkular gerçek olmaktan uzaklaşır.

İngilizceden Türkçeye çevirilerde şıklarda sorudaki cümlenin öznesinin karşılığı aranır. Eğer özne birden fazla şıkta varsa fiillere bakılır. “Çocuklukken yaşadığımız korkuların çoğu” öznesi üç şıkta var. O zaman fiilin karşılığının bunlar hangisinde olduğuna bakalım. Soruda birleşik cümle olduğunda bağlaç alan yan cümleciğin değil, ana cümleciğin fiili temel alınır. Ancak “but” bağlacının olduğu cümlelerde ana cümlecik, “but”tan sonra gelir. Burada bu cümleciğin isinde de “as” bağlacı ile başlayan yan cümlecik var. Onun fiilini de geçerek, “diminish” fiiline ulaşıyoruz. Bu fiil azalmak demektir. O zaman A şıkkı doğru şık olur. Cevap: A

2. For the last 20 years, there has been an ongoing argument as to whether jazz is no longer an exclusively American let alone an Afro-American music.

A) Son yirmi yıldır, Afro-Amerikan müziği olmaktan çıktığı varsayılan cazın sadece Amerikan müziği olup olmadığını sorgulayan bir tartışma bulunmaktadır.
B) Son yirmi yılın süregelen tartışması, Afro-Amerikan müziği olmasından ziyade, cazın artık tamamıyla Amerikan müziği olup olmadığıdır.
C) Son yirmi yıldır, cazın Afro-Amerikan müziği olmasını göz ardı eden ve tamamen Amerikan müziği olduğunu savunan bir tartışma süregelmektedir.
D) Son yirmi yıldır, Afro-Amerikan müziği olmasını bırakın, cazın daha ne kadar Amerikan müziği olarak anılabileceği tartışılmaktadır.
E) Son yirmi yıldır, Afro-Amerikan müziği olmasını bir kenara bırakın, cazın artık yalnızca Amerikan müziği olup olmadığı konusunda süregelen bir tartışma mevcuttur.

Bu soruda özne “süregelen bir tartışma”, fiil ise “vardır”. Hme fiil hem de özne yalnızca E şıkkının son satırlarında mevcuttur. Benzer bir özne ve fiil A şıkkında da var, ama oradaki öznenin “süregelen” sıfatı bulunmuyor. Cevap: E

3. Patriarchy originally meant superiority of the father and used to be employed by sociologists to describe family structures where the father rather than the mother was dominant.

A) Ataerkillik, esasen babanın ayrıcalığını ifade etmekteydi ve toplum bilimciler tarafından anneden
ziyade babanın baskın olduğu aile yapılarını tanımlarken kullanılırdı.
B) Ataerkillik, özünde babanın hâkimiyeti anlamını taşımaktaydı ve toplum bilimciler tarafından anneden ziyade babanın baskın olduğu aile yapılarını ele alırken kullanılırdı.
C) Ataerkillik, ilk olarak babanın üstünlüğü anlamına sahipti ve toplum bilimciler tarafından anneden ziyade babanın ön planda olduğu aile yapılarını tasvir etmek için kullanılırdı.
D) Ataerkillik, başlangıçta babanın üstünlüğü anlamına gelmekteydi ve toplum bilimciler tarafından anneden ziyade babanın baskın olduğu aile yapılarını tanımlamak için kullanılırdı.
E) Ataerkillik, aslen babanın üstünlüğü anlamına gelmekteydi ve toplum bilimciler tarafından anneden ziyade babanın sözünün geçtiği aile yapılarını vurgulamak için kullanılırdı.

Bu soru “and” bağlacı ile bağlanmış iki cümlecikten oluşan birleşik bir cümledir. İlk cümleciği çevirmek cevabı bulmamız için yetiyor. Özne tüm şıklarda var. Fiil meant=anlamın a gelmek ise D ve E’de bulunuyor. Originally=başlangışta zarfı ise yalnızca D’de var. İkinci kısmında ki tanımlamak fiili de yalnızca D’de bulunuyor. Cevap: D

4. Genetics sprang up with the discovery by Mendel that observable hereditary character-istics are determined by factors which are invariable and transmitted from one generation to the next.

A) Genetik biliminin ortaya çıkmasını sağlayan etken; Mendel’in, gözlemlenebilir kalıtsal özelliklerin değişmeyen ve nesilden nesile aktarılan faktörler tarafından belirlendiğini keşfetmesiydi.
B) Genetik bilimi; Mendel’in, gözlemlenebilir kalıtsal özelliklerin değişmeyen ve nesilden nesile aktarılan faktörler tarafından belirlendiğini keşfetmesiyle filizlendi.
C) Genetik bilimi; Mendel’in, değişmeyen ve nesilden nesile aktarılan faktörleri gözlemlenebilir kalıtsal özelliklerle açıklamasıyla ortaya çıktı.
D) Mendel’in gözlemlenebilir kalıtsal faktörlerin nesilden nesile aktarıldığını keşfetmesiyle genetik bilimindeki değişmeyen özellikler ortaya çıktı.
E) Mendel, gözlemlenebilir kalıtsal özelliklerin değişmeyen ve nesilden nesile aktarılan faktörler tarafından belirlendiğini keşfetti ve böylelikle genetik bilimi filizlendi.

Çeviri sorularında sorunun ilk sözcüklerinin karşılığını şıkların ilk sözcüklerinde aramak en hızlı soru çözme tekniğidir. Bu söz veya sözcüklerin birden fazla şıkta bulunması durumunda fiiller kontrol edilerek şıkları teke indirmek mümkündür. Burada özne “Genetik bilimi” B ve C şıklarında var. Bu şıklardaki fiillerin hangisinin sorudaki “sprang up” ı karşıladığını bilemeyebiliriz. Ancak B şıkkı varken 4 tam satır tutan sorunun çevirisinin C’deki üç satır bile tutmayan cümle ile karşılanamayacağı da açıktır.

Ayrıca “spring up” deyim-fiilinin eylemin yönü kuralına göre “filizlenmek” eylemini karşıladığını da tahmin edebilirdik. Filizlenme yukarı doğru gerçekleşen bir eylem olduğu için bu deyimdeki “up” ı karşılamaktadır.


5. The weather was cold and wet, but it could not deter thousands of people from gathering by the River Thames to watch the 1,000-boat parade designed to celebrate Queen Elizabeth’s 60th year on the throne.

A) Hava soğuk ve yağışlıydı ancak bu, Kraliçe Elizabeth’in tahttaki 60. yılını kutlamak için düzenlenen 1000 botluk geçit törenini izlemek üzere binlerce kişiyi Thames Nehri’nin kıyısında toplanmaktan caydıramadı.
B) Hava, soğuk ve yağışlı olmasına rağmen Kraliçe Elizabeth’in tahttaki 60. yılını kutlamak için düzenlenen 1000 botluk geçit törenini izlemek isteyen binlerce kişiyi Thames Nehri’nin kıyısında toplanmaktan vazgeçiremedi.
C) Hava soğuk ve yağışlıydı fakat Thames Nehri’nin kıyısında toplanan binlerce kişi buna aldırış etmeden Kraliçe Elizabeth’in tahttaki 60. yılını kutlamak için düzenlenen 1000 botluk geçit törenini izlemeye devam etti.
D) Hava soğuk ve yağışlıydı ancak Kraliçe Elizabeth’in tahttaki 60. yılını kutlamak için düzenlenen 1000 botluk geçit törenini izlemeye gelen binlerce kişiyi Thames Nehri’nin kıyısında toplanmaktan vazgeçirecek kadar caydırıcı değildi.
E) Hava soğuk ve yağışlıydı ama yine de Kraliçe Elizabeth’in tahttaki 60. yılını kutlamak için düzenlenen 1000 botluk geçit törenini izlemek üzere binlerce kişiyi Thames Nehri’nin kıyısında toplanmaktan alıkoyamadı.

İlk satırda virgüle kadar olan ifadenin çevirisi 4 şıkta birden var. Ancak sonraki “but it could not deter” ifadesindeki “ancak bu durum”, yani havanın soğuk ve yağışlı olması durumu, yalnızca A şıkkında var. Cevap: A

6. Perhaps the major reason why people do not exercise is that they generally associate it with sweat-soaked clothes and physical exhaustion.

A) İnsanların egzersiz yapmaktan kaçınmalarının başlıca sebebi, egzersizi genellikle tere bulanmış kıyafetler ve fiziksel yorgunluk olarak algılamalarıdır.
B) İnsanların egzersiz yapamamalarının başlıca sebebi belki de egzersizi, tere bulanmış kıyafetler ve fiziksel yorgunlukla bağdaştırmalarıdır.
C) Belki de insanların egzersiz yapmamalarının en önemli nedeni, egzersizi çoğunlukla tere bulanmış kıyafetler ve fiziksel yorgunluk olarak görmeleridir.
D) Belki de insanların egzersiz yapmamalarının ardındaki neden, egzersizin genelde tere bulanmış kıyafetler ve fiziksel yorgunlukla ilişkilendirilmesidir.
E) Belki de insanların egzersiz yapmamalarının başlıca nedeni, egzersizi genellikle tere bulanmış kıyafetler ve fiziksel yorgunlukla ilişkilendirmeleridir.

Yine ilk kelimenin üç şıkta, yani C, D ve E ‘de olduğu bir cümle var. O zaman bunlar içinde öznenin fiil “is” e kadar olan kısmının çevirisini arayalım. Bu E’de var. Çünkü “major reason”ın karşılığı olan “başlıca sebep” ifadesi yalnızca orada bulunuyor. Cevap: E

7. The Romantic movement in the arts, inspired in part by the American and French revolutions, emerged towards the end of the eighteenth century.

A) Onsekizinci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan Romantik akım, esas itibariyle Amerikan ve Fransız devrimlerinden kaynaklanarak sanatta gelişmiştir.
B) Sanatta Romantik akım, kısmen Amerikan ve Fransız devrimlerinden esinlenmiş olup, onsekizinci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkmıştır.
C) Romantik akımın sanatta ortaya çıkışı, Amerikan ve Fransız devrimlerinden güç alarak, onsekizinci yüzyılın sonuna doğru olmuştur.
D) Sanatta oluşan Romantik akım, onsekizinci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkarak, tamamen Amerikan ve Fransız devrimlerine dayanmıştır.
E) Bir bakıma Amerikan ve Fransız devrimlerine dayanan Romantik akım, onsekizinci yüzyılın sonuna doğru öncelikle sanatta görülmüştür.

İngilizceden Türkçeye çeviri sorularını çok hızlı ve doğru birşekilde yapmak için en kestrime yol soru cümlesinin fiilinin Türkçe karşılığını seçeneklerin son sözcüklerinde aramaktır. Bu sorunun fiili “emerged” ortaya çıktı, anlamındadır. Bu sözcük yalnızca B seçeneğinde bulunmaktadır. Cevap: B

8. Many of the concepts, terms, and issues related to social classes are also used in Marxist  criticism, which stems from the works of the nineteenth-century German philosopher Karl Marx.

A) Marxist eleştiri, ondokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Karl Marx’ın eserlerine dayanmakta olup, toplumsal sınıflara ilişkin bir çok kavram, terim ve konuyu içerir.
B) Toplumsal sınıflara ilişkin olarak kullanılan çeşitli kavramlar, terimler ve konular, ondokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Karl Marx’ın eserlerine dayanan Marxist eleştiri ile örtüşmektedir.
C) Ondokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Karl Marx’ın eserlerinden ortaya çıkan Marxist eleştiri,
toplumsal sınıflara ilişkin kullanılan çoğu kavram, terim ve konunun temelini oluşturur.
D) Toplumsal sınıflara ilişkin pek çok kavram, terim ve konu, ondokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Karl Marx’ın eserlerinden kaynaklanan Marxist eleştiride de kullanılmaktadır.
E) Toplumsal sınıfları tanımlamada kullanılan değişik kavram, terim ve konular, ondokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Karl Marx’ın çalışmalarından esinlenen Marxist eleştirinin kapsamını belirler.

Bu soruda fiil “are also used”- da kullanıl-maktadır” da tek seçenekte var; D. Cevap: D

9. Although Plato loves Homer and regularly cites from his epics, he insists on the censorship of those passages that represent morally controversial behaviour.

A) Platon, Homeros’u sevmesine ve onun destanlar-ından düzenli olarak alıntılar yapmasına rağmen, ahlâkî bakımdan tartışmalı davranışları yansıtan bölümlerin sansür edilmesinde ısrar eder.
B) Homeros’u seven Platon, onun destanlarına sürekli atıfta bulunsa da ahlâkî anlamda zararlı davranışları tasvir eden bölümlerin sansür edilmesi için çok çaba göstermiştir.
C) Platon, bir yandan Homeros’u sevmiş, bir yandan da onun destanlarındaki ahlâka aykırı davranışları içeren bölümlere işaret ederek, bunların sansür edilmesi için sürekli talepte bulunmuştur.
D) Homeros’u sevmiş olmasına rağmen, Platon, onun destanlarındaki ahlâkî bakımdan Kabul edilemez bölümleri eleştirerek, bunların sansür edilmesi gerektiğini vurgular.
E) Platon, Homeros’u sevmiş olsa bile, onun destanlarını sürekli eleştirerek, ahlâka aykırı davranışları öne çıkaran bölümlerin tamamen sansür edilmesinin şart olduğunu ileri sürer.

Yine fiilin tek şıkta olduğu bir soru. “Israr eder”, yalnızca A’da bulunuyor. Cevap: A

10. Politics and economics were primary concerns of writers and intellectuals in America during the 1930s, because the stock market crash in October 1929 had precipitated a total collapse in the economy.

A) Ekim 1929’da borsa yere çakılınca, ekonomide tam bir çöküş yaşandı ve bu nedenle, siyaset ve iktisat, 1930’larda Amerika’da yazar ve aydınların en başta gelen ilgi alanları idi.
B) Ekim 1929’da borsanın yere çakılması sonucu, ekonomi tam bir çöküş yaşadığı için, 1930’lar boyunca Amerika’da yazar ve aydınların en çok üzerinde durduğu konular, siyaset ve iktisattı.
C) Siyaset ve iktisat, 1930’larda Amerika’da yazarların ve aydınların öncelikli konuları idi, çünkü borsanın Ekim 1929’da yere çakılması, ekonomide tam bir çöküşe yol açmıştı.
D) 1930’lu yıllarda Amerika’da yazar ve aydınların en çok ilgilendiği konular siyaset ve iktisat oldu, çünkü borsa Ekim 1929’da yere çakılmış ve dolayısıyla ekonomi tamamen çökmüştü.
E) Ekim 1929’da borsa tamamen yere çakılınca, ekonomide görülmemiş bir çöküş olmuş ve bu nedenle siyaset ve iktisat, 1930’lu yıllarda Amerika’da yazar ve aydınlarca en çok ele alınan konular arasında olmuştur.

Bu sorunun fiili “had precipitated”, -mişli geçmiş zaman bir fiil. Bu fiilin anlamını bilmeyebilirsiniz. Ancak seçeneklerde –miş’li geçmiş zamanla biten iki fiil olduğunu görebilirsiniz; C ve D. Bu durumda iki şıkkın özneleri sorunun öznesi ile karşılaştırılır. Buna göre doğru çeviri C’dir. Ayrıca seçenekleri ikiye veya üçe indirdiğimizde üstekini işaretliyoruz. Çünkü %60/70 oranında doğru oluyor. Cevap: C


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski