Connector and Transition Words 2

Connector and Transition Words 2


SMILARITY (BENZERLİK)

Likewise:  aynı şekilde
Similarly:  benzer biçimde/şekilde
Equally important:  aynı derecede önemli
In the meantime:  bu arada
Equally:  bu arada

The party is Saturday, but in the meantime we have to shop and prepare the food.
(Parti cumartesi günü ama bu arada bizim alışverişe çıkıp yiyecekleri hazırlamamız lazım.)
Cars must stop at red traffic lights; similarly, bicycles should stop, too.
(Arabaların kırmızı ışıkta durmaları gerekir; aynı biçimde bisikletlerin de durmaları gerekir.)
The service is better and correspondingly more expensive.
(Servis daha iyi ve buna bağlı olarak/paralel olarak daha pahalı.)

EMPHASIS (VURGULAMA)

Indeed:  aslında, gerçekten
In fact:  aslında, gerçekten
Surely:  kesinlikle, muhakkak
Certainly:  kesinlikle
As a matter of fact:  Aslında, aslına bakılırsa

He is quite rich. In fact, he is one of the richest people in England.
(Bayağı zengin. Aslında/Aslına bakılırsa, İngiltere’nin en zenginlerinden.)
I like swimming. As a matter of fact, it is my favourite pastime.
(Yüzmeyi severim. Aslında/Aslına bakılırsa, yüzme benim en sevdiğim uğraşım.)
Brian is a very talented musician. Indeed, he has an extraordinary gift for music.
(Brian çok yetenekli bir müzisyen. Aslında/Doğrusu, müziğe karşı olağanüstü bir yeteneği var.)

EXPLANATION (AÇIKLAMA)

That is (to say) (i.e.):  yani
That is:  yani
Namely:  yani
That is to say:  yani demek gerekiyorsa
In other words:  diğer bir deyişle
In the same way:  aynı şekilde

Some wines have proprietary names; that is (to say) their names were created by the producers.
(Bazı şaraplar sahiplerinin adlarını taşırlar; yani/şöyle ki, adları üreticileri tarafından konulmuştur.)
Some groups, namely students and pensioners, will benefit from the new tax.
(Yeni vergiden, bazı gruplar, yani öğrenciler ve emekliler, yararlanacak.)
They asked him to leave; in other words he was fired.
(Ondan ayrılmasını istediler; başka bir deyişle/yani/anlayacağın kovuldu.)

CONCLUSION (SONUÇ)

To sum up:  özetleyecek olursak
To summarize:  özetlersek
In short:  kısaca
In conclusion:  sonuç olarak
In brief:  kısaca
In summary:  özet olarak
All in all: sonuç olarak

The system lacked originality and efficiency. In conclusion, it was a complete failure.
(Sistem, orijinallikten ve verimlilikten yoksundu. Sonuç olarak, tam bir başarısızlıktı.)
His novels belong to a great but vanished age. In short, they are old-fashioned.
(Romanları, büyük ama yok olmuş bir çağa ait. Kısacası, demodeler.)
The plan is to change the radio station’s style; in brief less talk and more music.
(Plan, radyo istasyonunun tarzını değiştirecek; kısacası/ özetle az konuşma çok müzik.)
The music was bad and the singer was inexperienced. In summary it was a disappointing performance.
(Müzik kötüydü ve şarkıcı acemiydi. Kısacası konser hayal kırıklığı yarattı.)
Dr. David Bellamy, who was the guest speaker, gave an interesting and important talk on AIDS. All in all it was a very successful conference.
(Konuk konuşmacı olan Dr. David Bellamy, AIDS konusunda ilginç ve önemli bir konuşma yaptı. Sonuç olarak çok başarılı bir konferans oldu.)
To sum up, there are three main ways of tackling this problem.
(Özetle, bu sorunu ele almanın üç temel yolu var.)

TRANSITION (GEÇİŞ)

As for: - e/a gelince
As to: - e/a gelince
With regard to: bakımından
With respect to: -e / a göre
As far as: kadariyla
As regard : - gelince
With reference to: - e/a referans olarak
In respect / regard / reference:  - e/a referans olarak
Regarding: -e ilgili olarak

As for the festival itself, it is a joyful celebration of the traditions of this city.
(Festivale gelince, (festival) bu kentin geleneklerinin coşkulu bir kutlaması.)
I make the decisions as far as finance is concerned.
(Finans konusunda/Finansa gelince kararları ben veriyorum.)
Call me if you have any problems regarding your work.
(İşinle ilgili herhangi bir sorunun olursa beni ara.)
The two groups were similar with respect to income and status.
(İki grup, gelir ve statü bakımından birbirlerine benziyordu.)
As regards the potential energy crisis__why aren’t we putting money into serious alternative sources of energy?
(Muhtemel enerji krizi ile ilgili olarak niye ciddi alternatif enerji kaynaklarına para yatırmıyoruz?)
With regard to quality, Samsung is far better than Crea.
(Kalite bakımından/Kaliteye gelince Samsung, Crea’dan çok daha iyidir.)

EXCEPTION (AYKIRILIK)

Apart from:  -den ayrı olarak
Except for:  hariç
With the exception of:  -nın dışında / haricinde /... istisnası ile
    GENERILASATION (GENELEŞTİRME)

    As a rule:  genellikle
    In general:  genelde, genel olarak
    Most importantly:  en önemlisi olarak
    Naturally:  doğal olarak, hiç şüphesiz.
    On the whole:  genellikle, her şeyi göz önüne alarak
      OTHERS (DİĞERLERİ)

      All the same:  buna karşın, yinede, bununla birlikte
      At last:  en sonunda, nihayet
      At this point:  bu noktada
      Including:  dahil
      Instead:  -nın yerine
      In this case:  bu durumda /olguda
      Normally:  normal olarak
      Obviously:  açıkça
      Of course:  elbette
      On the one hand:  bir taraftan
      Such:  bu şey, bu olgu
      Unlike:  -den farklı

      Geçiş ifade eden kelimeler (transition words) bir düşünceden diğer bir düşünceye yada fikre geçişi sağlayan kelimelerdir. Bu yüzden yazılım kuraları vardır. Bu tür kelimeler kendisinden önce ve sonra ki cümlelerden virgül ile ayrılırlar. Yada bir önceki cümleden noktalı virgül, yada nokta aile ayrılırlar, kendisinden sonra gelen cümleden de genellikle virgül ile ayrılırlar.

      The players were very tired after the match. Therefore, they needed some rest.
      (Oyuncular maçtan sonar çok yorgunlardı. Bu nedenle, dinlenmeye ihtiyaçları vardı.)
      The players were very tired after the match. They, therefore,  needed some rest.
      (Oyuncular maçtan sonar çok yorgunlardı. Bu nedenle, dinlenmeye ihtiyaçları vardı.)
      Be there on time, otherwise, you will make a bad impression on the very first day.
      (Zamanında orada ol, yoksa ilk gününde kötü bir izlenim bırakırsın.)
      They were very hungry, nevertheless, they refused our offer to join the dinner.
      (Onlar çok açtılar, ama yinede bizim akşam yemeğine katılma teklifimizi red ettiler.)

      Cümle sonunda (seyrek olarak kullanılır)

      He was mistreated by his manager. He submitted his resignation, therefore. 
      (Müdüründen kötü muamele gördü. Bu yüzden, istifa etti.)

      “YET”, “SO”, ve “FOR” bağlaç olarak kullanıldıklarında kendilerinden önce virgül gelir.

      · Miss Jenkins burned the meat, so the family had to go to a restaurant for diner.
      · The doctors did evrything they could, yet it was too late to save them.
      · There were many accident, for the highway was wet and slppery.

      Connector and Transition Words 1


      Yorum Gönder

      Daha yeni Daha eski