ZARFLARIN
ÇEŞİTLERİ
Adverbs of place (yer bildiren zarflar): Yer zarfları yer ya da yön bildiren kelimelerdir. Genellikle cümle içinde fiilden sonra gelir. “Where ” sorusuna cevap verir.
in |
there |
here
|
down |
near
|
below
|
beneath
|
underneath |
somewhere |
anywhere
|
backwards
|
inside, vs |
· He lives somewhere in Turkey.
(O Türkiyede bir yerlerde yaşar.)
· John made his way carefully down the cliff.
(John dikkatlice uçurumdan aşağı indi.)
· Cats don't usually walk backwards.
(Kediler genellikle geriye doğru yürümezler.)
· The little boat sank beneath the waves.
(Küçük tekne dalgaların altında battı.)
Adverbs of time (zaman bildiren zarflar): Zaman zarfları genellikle cümle sonlarında kullanılırlar. Ancak cümle başında kullanıldıklarına da rastlanır.
now
|
lately
|
soon |
yet
|
tomorrow |
later
|
just |
once
|
already
|
yesterday
|
since
|
morning, vs. |
· I will go on a holiday to Spain next month.
(Gelecek ay İspanya’ya tatile gideceğim.)
· Tomorrow night we are going to go to the cinema.
(Yarın gece sinemaya gideceğiz.)
· I have just called to reserve a table for tonight.
(Daha henüz, bu gece için bir masa ayırtmak için aramıştım.)
· Tony will come soon when he hears you are here.
(Tony burada olduğunu duyduğunda birazdan gelecek.)
· He has been looking for you since this morning.
(Bu sabahtan beri seni arıyor.)
Adverbs of frequency (sıklık zarfları) : Bu zarflar genellikle esas fiilden önce kullanılır.
always
|
sometimes |
ever |
seldom
|
never
|
hardly ever
|
rarely |
usually |
often
|
occasionally |
almost never |
regularly, vs |
· Wizards usually use magic wands to perform spells.
(Sihirbazlar büyü yapmak için genellikle sihirli değnek kullanırlar.)
· His mother rarely criticizes him or any of her children.
( Annesi onu veya çocuklarını nadiren eleştirir.)
· They seldom find time to go cinema or theatre.
(Sinema veya tiyatroya gitmek için nadiren zaman bulurlar.)
· The committee meets regularly to discuss these issues.
(Komite, bu konuları görüşmek üzere düzenli olarak toplanmaktadır.)
Sometimes ve usually sıklık zarflarını bazen vurgu amacıyla cümle başlarında da kullanabiliriz.
· Usually, we spend our holidays on my granfather’s farm.
(Genellikle tatillerimizi büyükbabamın çiftliğinde geçiririz.)
· Sometimes, silence expresses more than words do.
(Bazen sessizlik sözcüklerden daha fazlasını ifade eder.)
Eğer cümlelerimizde “to be” fiili veya bir yardımcı fiil varsa sıklık zarfı “to be” veya yardımcı fiilden sonra kullanılır.
· I am usually very busy in the mornings.
(Ben, genellikle sabahları çok meşgulum.)
· He is always worried about his young son.
(O, daima genç oğlu için endişelidir.)
Bunların haricinde iki veya daha faz kelimeden oluşan sıklık zarfları da vardır. Birden fazla kelimeden oluşan sıklık zarfları genellikle cümlelerimizin sonunda veya cümlelerimizin hemen başında yer alır.
(Eşim haftada bir kez süpermarkete gider.)
· I rarely go down into the town at the weekends.
(Hafta sonları nadiren kasabaya iniyorum.)
· The Oscar ceremony takes place in March every year.
(Oscar töreni her yıl Mart ayında yapılır.)
· Our manager droppes in unannounced at the office several times a week.
(Yöneticimiz, haftada birkaç kez ofiste habersiz uğrar.)
"Often" sıklık zarfı tek kelimeden oluştuğu zaman fiilden önce, yardımcı fiilden sonra kullanılıyordu. Ancak, çok sık anlamına gelen "very often" birden fazla kelimeden oluştuğu için yukarıda gördüğümüz birden fazla kelimeden oluşan sıklık zarfları gibi genellikle cümlelerin sonunda, bazen de hemen başında kullanılır.
· We don't see my uncle and his family very often.
(Amcamı ve ailesini çok sık görmüyoruz.)
· I miss the bus very often.
(Ben, otobüsü çok sık kaçırırım.)
· My father goes out very often in the evenings.
(Babam, akşamları çok sık dışarı çıkar.)
· Very often children who behave badly at school have problems at home.
(Çoğu zaman okulda kötü davranan çocukların evde problemleri vardır.)
Adverbs of probability (olasılık bildiren zarflar): Bu zarflar da genellikle esas fiilden önce kullanılır.
apparently |
definitely
|
probably
|
certainly
|
obviously
|
really |
maybe
|
possibly
|
indeed |
perhaps
|
clearly |
undoubtedly, vs |
· He says he will definitely finish his school this term.
(Bu dönem okulunu kesinlikle bitireceğini söylüyor.)
· The reason he gave for his absence was obviously fabricated.
(Kendi yokluğu için vermiş olduğu sebep açıkça uydurulmuştu.)
· Perhaps you have made a mistake in your calculation.
(Belki hesaplamanızda bir hata yaptınız.)
· The car had apparently hit a traffic sign before skidding out of control.
(Kontrolden çıkmadan önce araba açıkça bir trafik işaretine çarpmıştı.)
· Mozart's compositions are undoubtedly amongst the world's greatest.
(Mozart'ın besteleri şüphesiz dünyanın en iyileri arasında.)
Ancak, vurgu amacıyla cümle başında da kullanılabilir.
· Apparently my dress will be ready next week
(Görünüşe göre elbisem gelecek hafta hazır olacak.)
· Probably, the lottery is the most popular form of gambling.
(Muhtemelen, piyango kumarın en popüler biçimidir.)
Adverbs of manner (tarz bildiren zarflar): bu zarflar öznenin bir eylemi yapış biçimini ifade eder. Genellikle cümlede fiilden sonra kullanılırlar. “How” sorusuna cevap verir.
accurately
|
dramatically
|
perfectly
|
badly
|
easily
|
politely
|
beautifully
|
effectively
|
properly
|
carelessly
|
fluently
|
rapidly
|
casually
|
frankly
|
sensibly
|
cheaply
|
freely
|
strangely
|
closely
|
honestly
|
thoroughly
|
comfortably
|
neatly
|
truthfully
|
correctly
|
oddly
|
urgently, vs
|
· People breathe more slowly when they are asleep.
(İnsanlar uyurken daha yavaş nefes alırlar.)
· The young man struck his father and accidentally killed him.
(Genç adam babasına vurdu ve yanlışlıkla / kazayla onu öldürdü.)
· The children are playing happily in the garden.
(Çocuklar mutlu bir şekilde bahçede oynuyorlar)
· Their quality of life improved dramatically when they moved to France.
(Fransa'ya taşındıklarında yaşam kaliteleri önemli ölçüde iyileşti.)
Ancak nesne almış yüklemlerde vurgu için ortada veya cümle başında kullanıldığı olur.
· He gently woke the sleeping woman next to him.
(Yanında uyuyan kadını nazikçe uyandırdı.)
· We urgently need more assistance from donor countries.
(Bizim, bağışta bulunan ülkelerden acilen daha fazla yardıma ihtiyacımız var.)
· Frankly, I was very disappointed in the first two places we went to.
(Açıkçası, bizim gittiğimiz ilk iki yerde çok hayal kırıklığına uğradım.)
Bu zarfları geçişsiz fiillerde hemen fiilden sonra kullanırız.
· The lift has not been operating properly for days.
(Asansör günlerdir düzgün çalışmıyor.)
Fiil nesne almışsa nesneden sonra gelir.
· He plays the flute beautifully. (nesneden sonra)
( O, flütü güzelce çalıyor.)
Nesneden önce edat (preposition) varsa fiilden sonra araya da yerleşebilir.
· The kids settled happily into their new school. (geçişli fiilden sonra, edattan önce)
· The kids settled into their new school happily. (nesneden sonra)
(Çocuklar mutlu bir şekilde yeni okullarına yerleştiler.)
· Pour the honey into the bowl and mix it thoroughly with the other ingredients.
· Pour the honey into the bowl and mix it with the other ingredients thoroughly.
(Balı kaseye dökün ve diğer malzemelerle iyice karıştırın.)
NOTE:
Cümlede birden fazla yüklem olduğunda durum zarflarının konumu hayati olmaktadır. Bu tür durumlarda zarfın yeri eylemin biçimini belirler. Aşağıdaki cümlelere bakalım;
· Primitive man quickly learned how to manipulate tools.
(İlkel insan araçları idare etmeyi hızlı bir şekilde öğrendi.)
· Primitive man learned how to manipulate tools quickly.
(İlkel insan araçları hızlı bir şekilde idare etmeyi öğrendi.)
· She quietly wanted me to leave the house.
(Sessizce benden evden çıkmamı istedi.)
· She wanted me to leave the house quietly.
(Benden evden sessizce çıkmamı istedi.)
Sentential Adverbs (Cümlesel zarflar): Bu zarflar genellikle cümle başında yer alıp tüm cümleyi nitelerler. Cümleden virgülle ayrılırlar. Ancak, konum olarak, cümle sonunda ya da fiilden önce de kullanılabilirler.
basically |
frankly |
particularly |
naturally |
obviously |
essentially |
wisely |
especially |
evidently |
honestly |
inevitably |
personally, vs |
· Basically, you just have to write what the teachers want.
(Temel olarak, sadece öğretmenlerin ne istediğini yazmalısınız.)
· Honestly, they have always dealt fairly with their customers. (sentential)
(Dürüst olmak gerekirse, müşterileri ile her zaman adil bir şekilde ilgilenmişlerdir.)
· They have always dealt honestly and fairly with their customers. (manner)
(Müşterileri ile her zaman dürüstçe ve adil bir şekilde ilgilenmişlerdir.)
· Wisely, he decided to keep his money rather than spend it.
(Akıllı bir şekilde, parasını harcamak yerine tutmaya karar verdi.)
· He decided wisely to keep his money rather than spend it.
(Parasını harcamak yerine akıllıca tutmaya karar verdi.)
Adverbs of degree (derece bildiren zarflar): bazı derece bildiren zarflar genellikle esas fiilin önünde kullanılır:
almost
|
largely
|
absolutely
|
nearly
|
really
|
deeply
|
quite |
just |
well |
too
|
enough
|
very
|
virtually |
practically |
barely, vs |
· I simply adore that flat when I saw it.
(Gördüğümde adeta o daireye bayıldım.)
· The government largely misread the mood of the voters.
(Hükümet, seçmenlerin ruh halini büyük oranda yanlış değerlendiriyor.)
· She almost fainted when I told her the news.
(Ona haberleri söylediğimde neredeyse bayılacaktı.)
· I absolutely guarantee that you will enjoy the show.
(Gösterinin tadını çıkaracağınızı kesinlikle garanti ederim.)
“Enough” nitelediği sıfat veya zarftan sonra gelir. Ancak bir (belirteç, tanımlayıcı) determiner olarak nitelediği isimden önce gelir.
· She is old enough to travel by herself. (sıfattan sonra)
(Tek başına seyahat edecek kadar yaşlı.)
· He speaks English fluently enough to study in the USA. (zarftan sonra)
(ABD'de öğrenim görmek için yeterince akıcı İngilizce konuşuyor.)
· There isn't enough wind to fly a kite. (isimden önce)
(Uçurtmayı uçurmak için yeterli rüzgar yok.)
“Too” nitelediği sıfat veya zarftan önce gelir. Ancak miktar belirten much, many, little gibi sıfatları pekiştirdiğinde bu sıfatlardan önce gelir.
· The room was too dark to see properly.
(Oda adam akıllı göremeyeceğimiz kadar karanlıktı.)
· I ate too quickly and got hiccoughs.
(Çok hızlı yedim ve hıçkırık tuttu.)
· They squeezed too many people into the small room.
(Küçük odaya çok fazla insan tıkıştırdılar.)
· Too much worry has made him look an old man.
(Çok fazla endişe onu yaşlı bir adam gibi göstermekte.)
· I have too little time to finish this work.
(Bu işi bitirmek için çok az zamanım var.)
Barely, hardly, little, scarcely zarfları daima olumlu cümlede kullanılırlar ancak cümleye verdikleri anlam olumsuzdur.
· He barely / hardly / scarcely avoided the accident, (but he did.)
(Kazayı güçlükle / güç bela Önleyebildi.)
· The plane barely / hardly / scarcely cleared the fence at the end of the runway.
(Uçak, pistin sonundaki çiti zar zor sıyırıp geçti.)
· Richard sleeps little and that always makes him peevish.
(Richard çok az uyur ve bu onu her zaman huysuz / hırçın yapar.)
Almost, nearly, practically, virtually zarfları, "hemen hemen, neredeyse" anlamındadır. Niteledikleri fiilin önünde yer alırlar.
· The car almost / nearly / practically hit the child. (But, it didn't.)
(Araba çocuğa neredeyse çarpıyordu.)
· He nearly / almost / virtually / practically died of exposure to the cold on the mountain. (But,
· I attended almost / nearly / practically every lecture and seminar when I was a student.
(Öğrenci olduğumda hemen hemen her ders ve seminere katıldım.)
Virtually, diğer üçünden daha güçlü bir anlama sahiptir ve "gerçekten" anlamına da gelir.
· The area has remained virtually unchanged in fifty years.
(Bölge elli yıldır neredeyse hiç değişmeden kalmıştır.)
· She spent a lot of money on decorating her house, but it looks like virtually nothing.
(Evi dekore etmek için bir yığın para harcadı, ama evi gerçekten hiçbir şeye benzemiyor.)
Bazı derece bildiren zarflar ise esas fiilden önce veya sonra veya nesne (object) den sonra kullanılabilir:
badly
|
strongly |
seriously
|
greatly
|
completely
|
totally |
· She was badly affected by the events in her childhood.
(Çocukluğundaki olaylardan kötü bir şekilde etkilendi.)
· His encounter with the guard dog unnerved him completely.
(Bekçi köpeğiyle karşılaşması onu tamamen sinirlendirdi.)
· They strongly believe their children should go to a private school.
(Çocuklarının özel bir okula gitmesi gerektiğine şiddetle / güçlü bir şekilde inanıyorlar.)
awfully
|
pretty
|
actually |
fairly
|
rather
|
entirely
|
quite
|
absolutely
|
clearly
|
extremely
|
purely |
perfectly |
definitely
|
certainly |
obviously |
Bu grupta awfully, terribly, ve badly, “very, very much” anlamında kullanılır.
· I badly need some money to pay my depts.
(Borcumu ödemek için biraz paraya çok ihtiyacım var.)
· It's awfully dark in here: put the light on.
(Burası çok karanlık: ışığı yak.)
· After her husband's death she felt terribly alone.
(Kocasının ölümünden sonra kendini çok yalnız hissetti.)
Sıfatları ve zarfları derecelendiren zarflar daima onların önünde kullanılır:
· After divorce, she is perfectly happy living on her own.
(Boşandıktan sonra, kendi başına yaşamaktan çok mutlu.)
· She looked absolutely fabulous in her new dress.
(Yeni elbisesinin içinde kesinlikle harika görünüyordu.)
· The smell of meal was utterly / completely irresistible.
(Yemeğin kokusu tamamen / tamamen karşı konulmazdı.)
· She's terribly depressed about losing her job.
(İşini kaybetme ile ilgili olarak moralı çok bozuk.)
· The film we watched at the cinema was rather long and boring.
(Sinemada izlediğimiz film oldukça uzun ve sıkıcıydı.)
“Much” daha çok olumsuz cümlede ve soruda kullanılır. Olumlu cümlede kullanımı çok kısıtlıdır.
“Much” ve “very much”, appreciate, admire, regret, care, mind, enjoy, like, dislike, hope, fear gibi derecesini ifade edebileceğimiz fiillerle kullanılır.
· I didn't use to like him much when we were at school.
(Okuldayken onu çok sevmezdim.)
· She doesn't much care to be in crowded places.
(Kalabalık yerlerde olmayı pek umursamıyor.)
· We much appreciate our English teachers' untiring and sincere teachings.
(İngilizce öğretmenlerimizin yorucu ve samimi öğretilerini çok takdir ediyoruz.)
“Very much” daha çok olumlu cümlede kullanılır ve normalde yeri fiilden; varsa, nesneden sonradır. Ancak, fiilden önce de gelebilir.
· I'd very much like to visit them sometime.
I'd like to visit them sometime very much.
(Bir ara onları ziyaret etmeyi çok arzu ediyorum.)
· He very much wants to buy a new car.
He wants to buy a new car very much.
(Yeni bir araba almayı çok istiyor.)
· I very much appreciate the quietness and privacy here.
I appreciate the quietness and privacy here very much.
(Burada sessizliği ve mahremiyeti çok takdir ediyorum.)
“Very much” olumsuz cümlede kullanıldığında cümlenin sonunda yer alması tercih edilir.
· I don't like chocolates with cream fillings very much.
(İçi krema dolgulu çikolataları çok sevmiyorum.)
· I don't think he cares his failure in the examination very much.
(Sınavdaki başarısızlığına çok önem verdiğini sanmıyorum.)
“Little”, think, imagine, expect, know, realise gibi düşünmeye ilişkin fiilleri niteleyebilir.
· I little know what he has been doing since he left.
(Gittiğinden beri ne yaptığını pek bilmiyorum.)
· I little expect him to pass the university exam.
(Üniversite sınavını geçeceğini pek ummuyorum / sanmıyorum.)
“Barely” “hardly” ve “scarcely”nin cümleye verdiği anlam ile almost / nearly ve practically’ nin verdiği anlama dikkat ediniz.
We hardly / barely / scarcely reserved two seats at the theatre.
(Tiyatroda zar zor iki koltuk ayırmıştık.)
Yukarıdaki cümlede " güçlükle / güçbela da olsa yer ayırdık; sonuçta yerimizi ayırdık anlamını verir. Ama güçlükle de olsa "reserve" eylemi gerçekleşmiştir. Yani olay gerçekleşmiştir.
We almost / nearly / practically reserved two seats at the theatre.
(Tiyatroda neredeyse iki koltuk ayıracaktık.)
Yukarıdaki cümlede ise "neredeyse yer ayırıyorduk. Yer ayırmaya ramak kalmıştı." anlamını verir. Ancak, "reserve" eylemi gerçekleşmemiştir. Yani olay gerçekleşmemiştir.
Barely, hardly, scarcly, little, never gibi olumsuzluk ifade eden zarflar cümle başında kullanıldığında cümle yapısı devrik olur. Devrik cümlelerde yardımcı fiil özneden önce gelir.
· Hardly had he opened the door when his dog ran toward him.
(Köpeği ona doğru koştuğunda kapıyı daha yeni açmiştı.)
· Scarcely had she entered the room when the phone rang.
(Telefon çaldığında odaya daha henüz girmişti.)
· Little did they know that we were watching them.
(Bizim onları izlediğimizi neredeyse bilmiyorlardı.)
· Rarely do schoolteachers have freedom to teach classes the way they want.
(Öğretmenler dersleri istedikleri gibi öğretme özgürlüğüne nadiren sahiptir.)
Absolutely, completely, entirely, extremely, fuly, perfectly, quite, thoroughly, totally, utterly zarfları tamamıyla anlamına gelirler.
· She totally / utterly depends on her parents for money.
(Para için tamamen ebeveynlerine güveniyor.)
· I quite / completely forgot about her birthday.
(Onun doğum gününü tamamen unuttum.)
· We entirely / fuly rely on voluntary contributions.
(Tamamen gönüllü katkılara güveniyoruz.)
· His answer to the question was thoroughly /completely / quite obvious.
(Soruya verdiği cevap tamamen açıktı / belliydi).
Badly, bitterly, deeply, enormously, far, greatly, highly, immensely, intensely, much, well, severely, a great deal, lot, by far, very zarfları, oldukça, epey, büyük oranda, derin-şiddetli bir oranda anlamlarına gelirler. Olayın şiddetinin oldukça fazla olduğunu gösterirler:
· He bitterly resents being treated like a child.
(Kendisine çocuk gibi davranılmasından için için / buruk bir şekilde alınmakdadır.)
· The singer is immensely / very popular among young people.
(Şarkıcı gençler arasında son derece popüler.)
Moderately, partially, partly, slightly, somewhat, to some extent zarfları biraz, orta seviyede, kısmen, bir derece, bir nebze anlamlarına gelir. Vasatı ifade için kullanılır.
· The police has interrogated everyone even slightly involved.
(Polis, hatta çok az alakası olanı bile dahil herkesi sorguya çekti.)
· Your incident somewhat influenced his later life.
(Senin olayın onun sonraki yaşamını bir şekilde etkiledi.)
· You are also responsible for this trouble to some extent. (to some extent cümle sonunda kullanılır) (Bu sorundan siz de bir dereceye kadar siz sorumlusunuz.
J
Dikkat: Zarfların genel sıralamasında; Yer zarfı, hal zarfından sonra, zaman zarfından önce gelir. Yer zarfı vurgu için en başa da gelebilir.In Turkey, you should behave properly.all the time.
(Türkiye'de her zaman düzgün hareket etmelisin.)
Turkey: yer zarfı, properly : hal zarfı, all the time: zaman zarfı.
J
Dikkat: Birden fazla zaman zarfı olduğunda sıralama saat + gün + tarih + yıl şeklindedir. Yani daha küçük saat biriminden daha büyüğüne doğru sıralanır.My son Emre was born at 23. 15 on Thursday September 11 th 1977.
Sıralama : Saat – gün –ay – yıl
J
Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık ”too” very ile aynı anlamda kullanılıyor.The girl spoke too softly and nobody could hear her.
(Kız çok sessizce konuştu ve kimse onu duyamadı.)