Adverbs (zarflar)

ADVERBS (Zarflar)

Zarflar bir cümlede ya bir sıfatı, ya da başka bir zarfı niteleyerek derecelerini artırır ya da doğrudan fiili nitelerler. Zarflar genellikle yüklemden sonra kullanılır ve cümlede eylemin, ne şekilde, ne zaman, ne sıklıkta, nerede ve nasıl yapıldığını belirler. Zarflar bir fiili (verb), bir zarfı ( adverb) ve ya bir sıfatı (adjective) niteler.

· Her whole outfit matches up beautifully. (Fiili niteliyor.)
  (Onun tüm kıyafeti biribirine güzelce uyuyor.)
· They are doing the exercise incredibly carefully. (Zarfı niteliyor.)
  (Alıştırmaları inanılmaz derecede dikkatli yapıyorlar.)
· Once I was outside, I suddenly felt awfully tired. (Sıfatı niteliyor.)
  (Dışarı çıktığımda aniden kendimi çok yorgun hissettim..)

Zarfların cümle içindeki yeri; cümlenin sonunda, cümlenin içinde, cümlenin başında olabilir.


· She quickly became aware that she was being followed.
· Twenty years ago Sally inclined to be fat.
· Tom imitates his uncle's voice and gestures perfectly.
· The country gained its independence fifty years ago.
· I remember very clearly the morning Martin came to school.
· Sometimes Margaret and Sammy went swimming together.

Formation of Adverbs 

(sıfatlardan zarf türetilmesi)

İngilizce de zarflar genellikle sıfatlara –ly eklenerek zarfa dönüştürülür.

Adjective                         Adverb
slow (yavaş)               slowly (yavaşça, yavaş bir şekilde)
extreme                       extremely
excited                         excitedly
shy                                 shyly
whole                            wholly
wise                               wisely

Genellikle bir sıfatın sonu –y ile bitiyorsa, ve bir önceki harfte sessiz ise –y düşer ve –ily eklenir.

Adjective                         Adverb 
Happy (mutlu)           happily (mutlu bir şekilde)
heavy                            heavily
lucky                              luckily

Genellikle sonu –le ile biten ve –le’ den önce sessiz bir harfli olan bir sıfatın –e’ si atılır ve –y eklenir

Adjective                         Adverb 
Simple (basit)             simply (basitçe)
true                                truly
gentle                           gently

Sonu –l ile biten sıfatlara –ly eklenir.

Adjective                         Adverb 
careful                          carefully
beautiful                      beautifully
final                               finally

Sıfatla zarfı biri birinden ayırt edebilmek için kendinize hangi kelime tanımlanıyor diye sorun. Sıfatlar daima bir isimden veya zamirden önce gelerek onu tanımlar, ancak zarflar asla... Şimdi aşağıdaki iki cümleye bakın.

· Sarah was a little sleepy. ('A little' bir zarf olarak 'sleepy=uykulu' kelimesini nitelemiş)
· Sarah took a little nap. ('A little' bir sıfat olarak 'nap=uyku' kelimesini nitelemiş)

Sıfatları zarf yapmak için sıfatların sonuna “–ly” harfleri eklenir. Sıfat “y” ile bitiyorsa “–y” kaldırılır ve yerine “– ied” yazılır.

Ancak bazı kurallara uymayan sıfatlar vardır. Bunlara kuralsız sıfat zarf dönüşümü adı verilir.

Adjective                         Adverb 
good                             well
bad                               badly
hard                              hard
fast                                fast
early                              early
late                                late

* Sonu “-ly” takısı ile bitten her kelime zarf olarak düşünülmemelidir; çünkü “-ly” takısı bir isme getirildiğinde elde edilen yapı genellikle bir zarf değil bir sıfattır. Bunu aşağıdaki şekilde formülize edebiliriz :

Noun + - ly = adjective

e.g. friend – friendly, cost – costly, dead – deadly

· The castle will undergo extensive and costly renovations.
  (Kale, kapsamlı ve maliyetli tadilatlardan geçecek.)
· The teams are playing a friendly match on Sunday.
  (Takımlar Pazar günü hazırlık maçı yapıyorlar.)
· Some mushrooms contain a deadly poison.
  (Bazı mantarlar ölümcül bir zehir içerir.)

*Bu yapılar sıfat oldukları için bir fiili nitelerken kullanılmazlar. Sorularda bu tür yapıların verildiği durumlarda dikkatli olunuz.

Bazı sonu - ly ile biten ifadeler zarf değil sıfattır, bunlardan; deadly, early, elderly, friendly, leisurely, lovely, silly, ugly, lively, orderly, lonely, cowardly sıfattır ve zarfları yoktur. Bunları “in a …. way / manner / fashion” gibi ifadeler kullanarak yapılan işi niteler hale getiririz.

Friendly: In a friendly way / manner / fashion


· They were very friendly when we joined them.
  (Onlara katıldığımızda, çok samimiydiler.)
· They invited us in a friendly way to join them.
  (Onlara katılmamız için bizi dostane bir şekilde davet ettiler.)

Lively : In a lively way / manner / fashion

· We immediately struck up a lively conversation.
  (Hemen hareketli / canlı bir sohbet başlattık.)
· Our conversation struck up in a lively manner.
  (Sohbetimiz hareketli / canlı bir şekilde başladı.)

Cowardly : In a cowardly way / manner / fashion

· Coworkers disgrace a cowardly officer for failing to do his duty.
  (İş arkadaşları, korkak bir subayı görevini yapamadıkları için rezil ederler.)
· An officer can be disgraced if he acts in a cowardly manner.
  (Bir memur korkakça davranırsa rezil olabilir.)

Bazı edatları (preposition) bir isim ile kullanarak (in, with, without, by, +noun) zarfların taşıdığı anlamı ifade edebiliriz.

· Fleming discovered penicillin accidentally / by accident in 1928.
  (Fleming 1928'de kazara penisilin keşfetti.)
· They were discussing loudly / in a loud voice.
  (Onlar yüksek sesle tartışıyorlardı.)
· My mother always drives car very carefully / with a great care.
  (Annem arabayı her zaman çok dikkatli bir şekilde sürüyor.)
· I found my friend's residence easily.= I found my friend's residence without difficulty.
  (Arkadaşımın evini kolayca buldum. = Arkadaşımın evini zorlanmadan buldum.)

Good vs. Well

“Good” bir sıfattır, ve isimlerden önce kullanılır. İsmi güzel anlamında niteler.

· A good beginning makes a good ending.
  (İyi bir başlangıç iyi bir son verir.)

“Well” de zarftır, eylemin iyi bir şekilde gerçekleştiğini ifade eder. Fiilden veya nesneden sonra kullanılır.

· They lived very well and were generous with their money.
  (Çok iyi yaşadılar ve paralarıyla cömert davrandılar.)
· Tickets are selling well for the group's upcoming concert tour.
  (Biletler grubun yaklaşan konser turu için iyi satış yapıyor.)

Well” ancak sağlık için kullanılıyorsa sıfattır.

· I'm not very well today, I can't come to work.
  (Bugün pek iyi değilim, işe gelemeyeceğim.)
· Small kid doesn't feel well. He has high temperature.
  (Küçük çocuk iyi hissetmiyor. Yüksek ateşi var.)

“Well” past participle yapılarla sık kullanılır, “iyi” anlamındadır.

· Well-insulated (iyi yalıtılmış)
· well-organised (iyi düzenlenmiş)
· well-known (iyi tanınan)
· well-preserved (iyi korunmuş)
· well-educated (iyi Egitim görmüş)

Close, deep, early, enough, far, fast, hard, high, late, long, loud, low, near, soon, straight, wide” gibi bazı sıfatlar ve zarflar kelime olarak aynıdır. Yani hem sıfat hem de zarf olarak kullanılabilirler.

· He's always been a hard worker.
  (Her zaman çalışkan biri olmuştur.)
· He's been working hard all day.
  (Bütün gün çok çalışıyor.)
· The customer didn't accept the order for late delivery.
  (Müşteri geç teslimat için siparişi kabul etmedi.)
· They delivered the order of the costumer late.
  (Müşterinin siparişini geç teslim ettiler.)
· A fast train does the journey to London in three hours.
  (Bir hızlı tren üç saat içinde Londra'ya yolculuk yapıyor)
· This train goes to London fast, in three hours.
  (Bu tren Londra'ya hızlı gidiyor, üç saat içinde.)
· Japanese people have a very high life expectancy.
  (Japon halkının yaşam beklentisi çok yüksektir.)
· If you climbing so high, it will make you feel dizzy .
  (Eğer çok yükseğe tırmanırsanız, başınız dönecektir.)

Yukarıda belirtilen sıfatların içinde “deeply, highly, loudly, widely, lowly” gibi bazı sıfatların -ly biçimleri de mevcuttur ve bu sıfatlar daha çok fiziki anlamlarda değil soyut anlamalarda kullanılır.

· I am deeply in love with my wife.
  (Eşime derinden / son derece aşığım.)
· He is a highly respected politician.
  (Son derece / oldukça saygın bir siyasetçidir.)
· She is a widely known film star.
  (O, çok iyi / yaygın olarak bilinen bir film yıldızıdır.)

Hourly, daily, weekly, monthly ve yearly ismin başında ise sıfat, cümlenin sonunda ise zarftır.


· There are weekly flights to the remote islands, (sıfat)
  (Uzak adalara haftalık uçuşlar var.)
· Water is delivered weekly here. (zarf)
  (Su burada haftalık olarak dağıtılır.)
· They meet monthly to discuss progress.
  (İlerlemeyi tartışmak için aylık olarak toplanırlar.)
· They have monthly meeting to discuss progress.
  (İlerlemeyi tartışmak için aylık toplantıları var.)

Lately” bir zarf olarak “late” sıfatının zarfı değildir. “Lately” son günlerde / zamanlarda “recently” ile ayni anlama gelmektedir.

· Sarah hardly spoke to me at the party.
  (Sarah partide neredeyse benimle hiç konuşmadı.)
· They hardly know each other when they got engaged.
  (Onlar nişanlandıklarında biri birlerini çok az tanıyorlardı. / Neredeyse biribirlerini tanımıyorlardı.)
· I have witnessed an interesting discussion lately / recently.
  (Son zamanlarda / son günlerde ilginç bir tartışmaya tanık oldum)
· We haven’t done anything important lately / recently.
  (Son zamanlarda / son günlerde önemli bir şey yapmadık.)
· Have you been doing anything interesting lately / recently?
  (Son zamanlarda / son günlerde ilginç bir şey yaptınız mı?) 


“Hard”, “late” gibi sıfatların sonuna -ly getirerek elde edilen sözcükler son derece farklı anlamlar taşımaktadır. Hard, "çok, yoğun" anlamındaysa sıfat ve zarf biçimi aynıdır. “Hard” sıfat olarak "zor" anlamında da kullanılır. “Hardly” cümleyi olumsuz yapar.

· The exam was so hard that almost everybody failed.
  (Sınav o kadar zordu ki neredeyse herkes başarısız oldu.)
· We've got a lot of hard work ahead. (adj.)
  (Önümüzde çok fazla çalışma var.)
· I encouraged her to study hard for the examination. (adv.)
  (Onu sınav için çok çalışmaya ettim.)

“Hardly” bir zaman cümlesinde daha henüz, yeni anlamını verir.

· The play had hardly started when there was a power cut.
  (Elektrik kesintisi olduğunda oyun daha yeni başlamıştı.)
· She hardly finished one project when she started working on the next.
  (Bir sonrakine başladığında bir projeyi daha henüz / yeni bitirmişti.)

“Hardly” "hemen hemen hiç, neredeyse hiç " anlamına da gelmektedir. Olumlu cümle yapısıyla kullanılır. Ancak anlamı olumsuzdur.

· The donkey was so overloaded, it could hardly climb the hill.
  (Eşek o kader çok aşırı yüklendiki, tepeyi neredeyse tırmanamıyordu.)
· The countryside around our town has hardly changed at all.
  (Kasabamızın çevresindeki kırsal kesim neredeyse hiç değişmedi.)
· We have our native inborn talent, yet we hardly use it.
  (Kendi doğuştan gelen yeteneğimiz var, ama bunu neredeyse kullanmıyoruz.)

“Hardly”nin bir diğer anlamı da "güçlükle, zar zor" demektir. Bu anlamda hardly, can ve could ile çok sık kullanılır.

· They were whispering so I could hardly hear them.
  (Fısıldıyorlardı, bu yüzden onları güçlükle duyabildim.)
· My hand shook so much that I could hardly hold the microphone.
  (Elim o kadar titredi ki mikrofonu güçlükle tutabiliyordum.)
· The old bridge can hardly bear up its own weight now.
  (Eski köprü şu anda kendi ağırlığını zar zor taşıyabilmektedir.)

“Hardly ever”, sıklık bildiren bir zarf olarak "hemen hemen hiç, çok seyrek" anlamında kullanılır. “Almost never” ile ayni anlama gelir.

· He is a sturdy boy. He hardly ever gets ill.
  (Sağlam bir çocuk. Neredeyse hiç hastalanmaz.)
· I hardly ever / almost never eat anything tinned.
  (Neredeyse hiç konserve bir şey yemem.)

“Hardly any”, miktar belirtirken kullanılır. Bu anlamda “hardly”, cümle içinde iki yerde kullanılabilir. “Hardly ”, ana fiili ya da arkadındaki ismi nitelediğinde, doğrudan fiilden önce ya da isim ifadesinden önce koyabiliriz:

· She hardly has any sleep / She has hardly any sleep.
  (Hiç uykusu yok.)
· She feels lonely. She hardly has any friends./She has hardly any friends.
  (Kendini yalnız hissediyor. Neredeyse hiç arkadaşı yok.)
· Most of the newcomers were so young they had hardly any experience.
  (Yeni gelenlerin çoğu o kadar gençti ki neredeyse hiç deneyimleri yoktu.)
· There was hardly any traffic and we drove right along till we got home.
  (Neredeyse hiç trafik yoktu ve biz eve gidene kadar dos doğru sürdük.)

“Hardly” yi anyone, anything, anywhere gibi sözcüklerle de kullanabiliriz.

· He hardly ate anything at the party / He ate hardly anything at the party.
  (Partide neredeyse hiç bir şey yemedi.)
· He hardly knew anyone at the party. / He knew hardly anyone at the party.
  (Partide neredeyse kimseyi tanımıyordu.)
· I can hardly go anywhere these days. / I can go hardly anywhere these days.
  (Bugünlerde neredeyse hiç bir yere gidemiyorum.)
 
Bu konu uzun olduğundan dolayı bölümlere ayırarak anlatmak zorunda kaldım. Diğer bölümler aşağıda verilmiştir.

Fairly, Quite, Rather and PrettyThe Use of Adverbs in Passive Structures / Zarfların Edilgen Yapı içinde Kullanımı

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski