So ve Such

So ve Such

“So ve such” niteledikleri kelimelere “çok” anlamı verir. Türkçe'ye ayrıca "o ...... kadar ki" şeklinde de aktarılır.

So + Adjective / Adverb  (öyle / o kadar ....ki)

“So” dan sonra sadece sıfat ve zarf gelebilir.
  • Your house is so beautiful
  • (Senin evin çok güzel.) - Bu cümlede so'dan sonra sıfat gelmiştir.
  • I'm waiting him so patiently
  • (Onu sabırla bekliyorum.) - Bu cümlede so'dan sonra zarf gelmiştir.

Sıfat ya da zarftan sonra bir cümle kullanıldığında “that” ile bağlanabilir.
  • Kevin is so handsome (that) every girl in the town wants to date him
  • (Kevin o kadar yakışıklı ki, kasabadaki her kız onunla çıkmak istiyor.)
  • She is so beautiful (that) everybody wants to marry her.
  • (O kadar güzel ki, herkes onunla evlenmek istiyor.)
  • He has so many books (that) he can't remember how many. 
  • (O kadar çok kitabı var ki sayısını hatırlayamıyor. )
  • The problem was so difficult that we couldn't solve it. 
  • (Problem o kadar zordu ki çözemedik.)

So + Adjective / Adverb + A(n) + Singular Countable noun
“So” arkadından bir sıfat tamlaması alarak ta kullanılabilir, ancak sıfatla isim arasına “a(n)” getirilir.
  • It was so cold a day!
  • (O kadar çok soğuk bir gündü ki!
  • He is so unreliable a person!
  • (O kadar güvenilmez biri ki!)

Such + A(n) + Adjective + Singular Countable Noun
Such” tan sonra sadece ismi ve ya sıfat tamlaması  gelir.
  • He is such a troublesome person!
  • (O kadar çok sorunlu bir kişi ki!)
  • That's such a boring film 
  • (O kadar sıkıcı bir film ki.)
  • He is such a clever student! 
  • (O kadar zeki bir öğrenci ki!)

Sıfat ya da zarftan sonra bir cümle kullanıldığında “that” ile bağlanabilir.
  • She was such a lazy person that she was sacked after a few days of work.
  • (O kadar tembel bir insandı ki, birkaç günlük işten sonra kovuldu.)
  • He gave such a wonderful speech that we were surprised. 
  • (O kadar güzel bir konuşma yaptı ki hepimiz şaşırdık.)
  • It was such a nice weather that we all went out. 
  • (Hava o kadar güzeldi ki, hepimiz dışarı çıktık.)
  • Your brother is such a sweet boy that I miss him. 
  • (Kardeşin o kadar tatlı bir çocuk ki, onu özlüyorum.)

Such + Ajective + Mass noun  / Singular Countable Plural Noun
“Such” sayılamayan bir isim veya çoğul bir isim ile kullanıldığında “a(n)” kullanılmaz.
  • It is such nice weather!
  • (Hava o kadar güzel ki!)
  • They were such friendly people that we decided to pass our holiday together next time.
  • (Öyle arkadaş canlısı insanlardı ki, bir dahaki sefere tatilimizi birlikte geçirmeye karar verdik.)

 Duruma gore so ve such şaşırma ifadesi olarak da kullanılabilirler.
  • Fenerbahçe has won the match. I didn't expect them to play so well
  • (Fenerbahçe son maçı kazandı. Bu kadar iyi oynamalarını beklemiyordum.)
  • Why did you wait for him such a long time. 
  • (Onu neden bu kadar uzun süre bekledin?)

“So” ve “such”, süreç, mesafe ve miktar bildiren sözcüklerle şu şekillerde kullanılır. Eğer niteleyici olarak “a” kullanmadığımızda “so” ancak, “a” kullandığımızda “such” kullanılır. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim.

So long=such a long time
  • I didn't think the job would take so long/such a long time.
  • (İşin bu kadar uzun süreceğini sanmıyordum.)

So far=such a long way
  • I didn't know your house was so far/such a long way from your work.
  • (Evinizin işinize bu kadar uzak olduğunu bilmiyordum.)

Miktar bildiren sözcüklerle “so“ da bir isimle birlikte kullanılır.

With countable nouns:

So many=such a lot of
  • I have so many books/ such a lot of books that I don't know where to put them.
  • (O kadar çok kitabım var ki................)

So few=such a few
  • She has so few friends/such a few friends that she feels lonely.
  • (O kadar az arkadaşı var ki...)

With uncountable nouns:

So much=such a lot of
  • They have so much furniture/such a lot of furniture at home.
  • (Evlerinde o kadar çok mobilya var ki.)

So little=such a little
  • I can't do shopping with so little money/such a little money.
  • (Bu kadar az parayla alışveriş yapamam.)

So ve such neden-sonuç ilişkjsi kurarak iki cümleyi bağlayabilir.

Reason: I was very tired. Effect: I went tcrbed early.
  • I was so tired that I went to bed early.
  • (O kadar yorgundum ki erkenden yattım.)

Reason: There were a lot of people in the queue. Effect: I decided not to see the film.
  • There were so many people / such a lot of people in the queue that I decided not to see the film.
  • (Sırada o kadar çok insan vardı / o kadar çok insan vardı ki filmi görmemeye karar verdim.)
  • It was a hard job. I felt exhausted afterwards.
  • It was such a hard job that I felt exhausted afterwards.
  • (O kadar zor bir işti ki sonrasında bitkin hissettim.)
  • I have a lot of work to do tomorrow. I don't think I'll have time to call you.
  • I have such a lot of work / so much work to do tomorrow that I don't think I'll have time to call you. (Yarın o kadar çok işim / yapacak çok işim var ki, sizi arayacak vaktim olduğunu sanmıyorum.)

Genelde, iki cümle arasında tense uyuşması vardır. Ancak, uygun bir geçiş sağlanıyorsa, neden ve sonuç farklı zamanlara ait tense'lerle ifade edilebilir.
  • He is so weak that I don't think he can carry this bag.
  • (O kadar güçsüz ki bu çantayı taşıyabileceğini sanmıyorum.)
  • He was so weak that I didn't think he could carry the bag.
  • (O kadar güçsüzdü ki bu çantayı taşıyabileceğini sanmıyordum.)

 Yukarıdaki örneklerde neden ve sonuç aynı zamana aittir.

Normal olarak sıfat “a / an”den sonra gelir, a cold day ancak, “as, how, so, too” ve “so” anlamına gelen “this / that”den sonra sıfatlar “a / an“den önce gelir. Bu yapı resmi (formal) konuşma veya yazışmada kullanılır.
  • She has as good a voice as Maria callas.
  • (Maria callas kadar iyi bir sesi var.)
  • How good a centerforward is he?
  • (O, ne kadar iyi bir santrafor ki?)
  • Miss Jenkins is too polite person to refuse.
  • (Bayan Jenkins, reddedemeyecek kadar kibar biri.)
  • My father couldn't afford that big a house.
  • (Babam bu kadar büyük bir evi karşılayamazdı.)


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski