8. Sınıf 5. Ünite

8. Sınıf  5. Ünite

The Near Future Tense 
(Yakın Gelecek Zaman)

Gelecekte yapılması önceden kararlaştırılmış ve hazırlık yapılmış - niyetlenilmiş - eylem(ler) anlatılırken, delile dayalı tahmin(ler)de bulunurken kullanılır. Be going to (- ecek, - acak) kalıbından sonra verb (fiil)yalın haldedir. Cümlenin yapısı aşağıdaki gibidir.

Özne + am/is/are going to + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman

Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
  • I am going to have a big party. (Ben büyük bir parti vereceğim.
  • You are going to change your mobile phone. (Sen cep telefonunu değiştireceksin.)
  • You are going to earn a lot of money. (Sen çok para kazanacaksın.)
  • He is going to do business in England. (O İngiltere'de iş yapacak.)
  • Hans is going to have an interview with Ronaldo. (Hans, Ronaldo ile bir röportaj yapacak.)
  • She is going to hitchhike round the world. (O otostopla dünya turu yapacak.)
  • She is going to have a baby next year. (O gelecek yıl bir çocuk sahibi olacak.)
  • It is going to be hard work. (Zor bir iş olacak.)
  • It is going to be sunny and hot during July. (Hava temmuz ayında güneşli ve sıcak olacak.)
  • They are going to rest every ten minutes. (Onlar her on dakika dinlenecekler.)
  • They are going to take the subway in Paris. (Onlar Paris'te metroya binecekler.)
Gelecek ifade eden adverbs of time (zaman bildiren zarf tümleçleri) kullanılır. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
  • I am going to buy two sweaters next week. (Ben gelecek hafta iki kazak satın alacağım.)
  • You are going to give a talk this evening. (Sen bu akşam bir konuşma yapacaksın.)
  • You are going to go abroad two months later. (Sen iki ay sonra yurd dışına gideceksin.)
  • He is going to put up some posters tomorrow. (O yarın bazı posterleri asacak.)
  • He is going to post the letters soon. (O yakında mektupları postalayacak.)
  • She is going to stop smoking next week. (O gelecek hafta sigara içmeyi bırakacak.)
  • She is going to work very long hours next month. (O gelecek ay çok uzun saatler çalışacak.)
  • It is going to rain tomorrow afternoon. (Yarın öğleden sonra yağmur yağacak.)
  • We are going to get up at 7 o'clock tomorrow morning. (Biz yarın sabah yedide kalkacağız.)
  • They are going to get married next Saturday. (Onlar gelecek cumartesi evlenecek.)
  • They are going to sing folk songs tomorrow. (Onlar yarın halk şarkıları söyleyecek.)
Olumsuz yapıda be + not + going to + verb kalıbı kullanılır. Aşağıdaki cümle yapısını inceleyiniz.

Özne + am/is/are not going to + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman
  • I am not going to take money with me. (Ben yanıma para almayacağım.)
  • You are not going to ski down Everest. (Sen Everest'ten aşağıya kaymayacaksın.)
  • He is not going to work in a circus next year. (O gelecek yıl bir sirkte çalışmayacak.)
  • She is not going to get a letter from me next week. (O gelecek hafta benden bir mektup almayacak.)
  • It is not going to be warm and sunny this morning. (Hava bu sabah sıcak ve güneşli olmayacak.)
  • We are not going to run in fog. (Biz sisli havada koşmayacağız.)
  • You are not going to meet your family at the station tomorrow. (Siz yarın istasyonda ailenizi karşılamayacaksınız.)
  • They are not going to study on a project about recycling. (Onlar geri dönüşümle ilgili bir projede çalışmayacak.)
Cümle Am, Is veya Are ile başlıyorsa soru halindedir. Soru cümlelerini oluştururken aşağıdaki gibi bir yapı kullanılır.

Am / Is / Are + özne + going to + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman

Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
  • Are you going to leave at 6 o'clock tomorrow? (Sen yarın saat altıda ayrılacak mısın?)
  • Is Hans going to relax in his room for an hour? (Hans odasında bir saat dinlenecek mi?)
  • Is she going to help her mother soon? (O yakında annesine yardım edecek mi?)
  • Is it going to snow tomorrow? (Yarın kar yağacak mı?)
  • Are we going to iron at 01.00 p.m. tomorrow? (Biz yarın saat birde ütü yapacak mıyız?)
  • Are you going to have dinner out tomorrow evening? (Siz yarın akşam akşam yemeğini dışarıda yiyecek misiniz?)
  • Are you and your mother going to take a trip to Antalya next week? (Sen ve annen gelecek hafta Antalya'ya bir seyahat edecek misiniz?)
Question Words (Soru Kelimeleri) ile cümleler oluşturduğumuzda soru kelimeleri daima en başta kullanılır Genellikle yardımcı fiil de soru kelimesinden sonra kullanılır.

Soru kelimesi + am / is / are + özne + going to + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman
  • What are you going to do tomorrow? (Sen yarın ne yapacaksın?)
  • I am going to have a party tomorrow. (Ben yarın bir parti vereceğim.)
  • Who is going to have dinner with you this evening? (Bu akşam kim seninle akşam yemeği yiyecek?)
  • Tom is going to have dinner with me this evening. (Bu akşam Tom benimle akşam yemeği yiyecek.)
  • Where are your parents going to go this evening? (Bu akşam ailen nereye gidecek?)
  • My parents are going to go to a concert this evening. (Ailem bu akşam bir konsere gidecek.)
  • When is she going to go out for shopping? (O alış veriş için ne zaman dışarı çıkacak?)
  • She is going to go out for shopping tomorrow. (O yarın alış veriş için dışarı çıkacak.)
  • Why are you going to have a party? (Sen niçin bir parti vereceksin?)
  • Because tomorrow is my birthday. (Çünki yarın benim doğum günüm.)
  • What time are the students going to meet their friends at cafe? (Öğrenciler kafede arkadaşlarıyla saat kaçta buluşacaklar?)
  • They are going to meet their friends at cafe at 4 o'clock. (Onlar arkadaşlarıyla kafede saat dörtte buluşacaklar.)
  • Which cities are you going to visit? (Sen hangi şehirleri ziyaret edeceksin?)
  • I am going to visit Ankara and İstanbul. (Ben Ankara ve İstanbul'u ziyaret edeceğim.)
  • What kind of music are you going to listen to? (Sen ne tür müzik dinleyeceksin?)
  • I am going to listen to classical music. (Ben klasik müzik dinleyeceğim.)
  • How many sandwiches are you going to have at breakfast this morning? (Sen bu sabah kahvaltıda kaç sandviç yiyeceksin?)
  • I am going to have a sandwich at breakfast this morning. (Ben bu sabah kahvaltıda bir sandviç yiyeceğim.)
  • How long is she going to stay in Germany? (O Almanya'da ne kadar (süre) kalacak?)
  • She is going to stay for a week in Germany. (O Almanya'da bir hafta kalacak.)
Bu konuyla ilgili detaylar için BE GOING TO ve GOING TO or WILL konusuna bakabilirsiniz.

FREQUENCY ADVERBS 
(Sıklık Belirten Zarfları)

Frequency Adverbs (Süreklilik Zarfları), The Simple Present Tense (Basit Geniş Zaman)'da eylemin sıklık derecesini - hangi sıklıkta, ne kadar ara ile - yapıldığını belirtir. Genel olarak özne ile fiil arasında yer alırlar. (Olumsuz yapıda ise not ekinden sonra gelirler.) Türkçe'de kullandığımız, daima, genellikle, sık sık, nadiren vb. kelimeler birer süreklilik zarfıdır. Şimdi süreklilik zarflarını tek tek tanıyalım.

ALWAYS (DAİMA, HER ZAMAN)
  • She always keeps in touch with her friends. (O arkadaşları ile daima temastadır.)
  • I always use the Internet about an hour a day. (Ben daima günde yaklaşık bir saat internet kullanırım.)
  • They always use a telephone line to connect to the Net. (Onlar daima internete bağlanmak için bir telefon hattı kullanır.)
  • You always prefer face to face communication. (Sen daima yüz yüze iletişimi tercih edersin.)
  • Computers always help you to do your homework. (Bilgisayarlar daima sana ödevlerini yapmanda yardım ederler.)
  • I always spend playing computer games ten hours in a week. (Ben daima haftada on saati bilgisayar oyunları oynayarak harcarım.)
USUALLY (GENELLİKLE, ÇOĞUNLUKLA)
  • I usually access the Internet from my tablet. (Ben çoğunlukla tabletimden internete girerim.)
  • Your brother usually practices his English. (Erkek kardeşin çoğunlukla İngilizce pratik yapar.)
  • He usually gets information from his teachers. (O genellikle öğretmenlerinden bilgi alır.)
  • She usually reads newspapers and magazines on the Net. (O çoğunlukla gazeteleri ve dergileri internetten okur.)
  • You usually check your emails every day. (Sen genellikle her gün elektronik postalarını kontrol edersin.)
  • He usually goes online several times a day. (O genellikle günde birkaç defa internete girer.)
OFTEN (SIK SIK)
  • You often post your photos on your website. (Sen sık sık web sitende fotoğraflarını yayınlarsın.)
  • She often uses social networking sites. (O sık sık sosyal paylaşım sitelerini kullanır.)
  • Do you often use the Internet, Rose? (Rose, sen sık sık interneti kullanır mısın?)
  • Your teacher often informs you about the best sites for you. (Öğretmenin sık sık senin için en iyi siteler hakkında sana bilgi verir.)
  • You often download games from the Internet. (Sen sık sık internetten oyunlar indirirsin.)
  • People often use websites to interact with the other people. (İnsanlar sık sık web sitelerini kullanarak öteki insanları etkiler.)
RARELY (NADİREN)
  • I rarely email my friends. (Ben nadiren arkadaşlarıma elektronik posta yollarım.)
  • My sister rarely uses the Internet in my family. (Kız kardeşim nadiren ailemde interneti kullanır.)
  • I rarely post my pictures on my website. (Ben nadiren resimlerimi web sitemde yayınlarım.)
  • Computers rarely cause health problems. (Bilgisayarlar nadiren sağlık sorunlarına sebep olur.)
  • He rarely accesses the Internet from his PC. (O nadiren kendi PC'sinden internete erişir.)
  • You rarely use a cable modem. (Sen nadiren kablolu modem kullanırsın.)
NEVER (ASLA)
  • They never chat online on weekdays. (Onlar asla haftaiçi günlerde çevrimiçi sohbet etmez.)
  • I never share my photos with my online friends. (Ben asla resimlerimi internetteki arkadaşlarımla paylaşmam.)
  • Your mother never plays online games. (Annen asla internette oyun oynamaz.)
Bu ünitede öğreneceğiniz yeni kelimeler ve kalıplar:
  • tablet : tablet
  • cable modem : kablolu modem
  • processor : işlemci
  • telephone line : telefon hattı
  • attachment : bağlantı
  • online : çevrimiçi
  • browse : taramak
  • offline : çevrimdışı
  • browser : tarayıcı
  • connection sign : bağlantı işareti
  • share : paylaşmak 
  • account : hesap
  • Internet connection : internet bağlantısı
  • use the safe site : güvenli site kullanmak
  • several times : defalarca
  • create a password : şifre oluşturmak
  • at least once a day : günde en az bir kere
  • be rude : kaba davranmak
  • once (twice) a month : ayda bir (iki) kere
  • get news : haberleri almak
  • software : yazılım; yazılım programı
  • according to : - e göre
  • hard disk drive : sabit disk sürücüsü
  • P.C. : kişisel bilgisayar
  • wireless modem : kablosuz modem
  • comment : yorum; yorumlamak
  • check emails : elektronik postaları kontrol etmek
  • confirm : doğrulamak
  • mobile device connected : mobil aygıt bağlı
  • connection : bağlantı
  • smartphone : akıllı telefon
  • delete : silmek; çıkarmak
  • be good at : başarılı olmak
  • log on : oturum açmak
  • be interested in : ilgilenmek
  • log off : oturum kapamak
  • use a wireless modem : kablosuz modem kullanmak
  • log out : oturum kapamak
  • solve the problem : problem çözmek
  • register : kayıt; kaydetmek
  • clarification : açıklama, belirtme
  • reply : cevaplamak
  • reset the modem settings : modem ayarlarını sıfırlamak
  • screen : ekran
  • follow-up questions : tamamlayıcı soru
  • search engine : arama motoru
  • be online : çevrimiçi olmak
  • sign in : kaydolmak
  • Internet affects : internet etkileri
  • sign up : kaydolmak
  • Internet addict : internet bağımlısı
  • social networking site : sosyal paylaşım sitesi
  • play online games : internette oyunlar olmak
  • upload : (karşıya) yüklemek
  • talk about the Internet : internet hakkında konuşmak
  • mean : anlamına gelmek
  • USB flash drive : USB hafıza çubuğu
  • make new friends : yeni arkadaşlar edinmek
  • monitor : monitör
  • search for information : bilgi için araştırmak
  • webcam : internet kamerası
  • send emails : elektronik postalar göndermek
  • headphone : kulaklık
  • make live chats : canlı sohbet etmek
  • system unit : bilgisayar kasası
  • use Internet phone : internet telefonu kullanmak
  • keyboard : klavye, tuş takımı
  • do homework : ev ödevi yapmak
  • connect to the Internet : internete bağlanmak
  • download : (internetten) indirmek
  • find information : bilgi bulmak
  • web browser : ağ tarayıcı
  • face to face interaction : yüzyüze etkileşim
  • disconnect : bağlantı kopmak
  • school counselling service : okul danışmanlık servisi
  • do online : çevrimiçi olmak
  • chat online : çevrimiçi sohbet etmek
  • keep in touch with : ile görüşmek
  • internet habits : internet alışkanlıkları
  • access the Internet : internete erişmek
  • related to : ile ilgili
  • email address : elektronik posta adresi
  • topic : konu; başlık
  • have a website : web sitesine sahip olmak
  • connector : bağlayıcı, birleştirici
  • Internet connected device : internet bağlantılı cihaz
  • download software : yazılım yüklemek
  • create online identity : çevrimici kimlik oluşturmak
  • do online shopping : internetten alışveriş yapmak
  • allow : izin vermek; kabul etmek
  • practice English : İngilizce pratik yapmak
  • avoid problems : sorunları önlemek, sorunlardan kaçınmak
  • research for school projects : okul projeleri için araştırma yapmak
  • do on the Net : internette olmak
  • computer's memory : bilgisayarın belleği
  • accept the invitation : davete icabet etmek
  • enter a username : kullanıcı ismi girmek
  • refuse the invitation : daveti geri çevirmek
  • express opinion :görüş bildirmek
  • make an excuse : özür dilemek
  • personnel information : özlük bilgileri
  • go online : internete girmek
  • use the Internet : internete girmek
  • do homework on the Net : internette ödev yapmak

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski