8. Sınıf 4. Ünite

8. Sınıf  4. Ünite

The Simple Future Tense 
(Basit Gelecek Zaman)

Gelecek (yakın veya uzak) ile ilgili alınan kararlar veya yapılacak eylemlerin anlatılmasında kullanılır. Konuşma anında alınan karar(lar) da bu yapı ile anlatılır. The Future Tense (Basit Gelecek Zaman), affirmative form (olumlu yapı)da bütün öznelerle will (- ecek, - acak) yardımcı fiili kullanılır; main verb (asıl fiil) yalın haldedir.
Bu cümle yapısı aşağıdaki gibi oluşur.

Özne + will + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman

Örnekleri inceleyiniz.
  • I will get back to you in an hour. (Ben bir saat içinde sana geri döneceğim.)
  • He will send a fax for you soon. (O, yakında senin için bir fax yollayacak.)
  • She will have a plan for tomorrow. (Onun yarın için bir planın olacak.)
  • We will have maths exam tomorrow. (Biz yarın matematik sınavına gireceğiz.)
  • We will talk to our mother about the party. (Biz, parti hakkında annemizle konuşacağız.)
  • Jack will pick me up tomorrow morning. (Jack yarın sabah beni alacak.)
  • I will see you at the cafe tomorrow. (Ben, seni yarın kafede göreceğim.)
  • You will rest all the weekend. (Sen bütün hafta sonu dinleneceksin.)
  • He will write some messages to his friends. (O, arkadaşlarına bazı mesajlar yazacak.)
  • She will contact me tomorrow. (O, yarın benimle bağlantı kuracak.)
  • We will go to Paris for seven months. (Biz yedi aylığına Paris'e gideceğiz.)
  • I will call you later. (Seni daha sonra arayacağım.)
  • They will give her the message. (Onlar ona mesajı verecekler.)
Will ile başlayan cümle soru halindedir; interrogative form (soru şekli)nde de fiil yalın haldedir. Bir işin ya da eylemin yapılması için ricada bulunurken bu yapıdan yararlanılır. Soru cümlesi aşağıdaki biçimde oluşmaktadır.

Will + özne + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman?

Örnekleri inceleyiniz.
  • Will you send me an email? (Sen bana bir elektronik posta yollayacak mısın?)
  • Will you come with me? (Sen benimle gelecek misin?)
  • Will you play computer games with me? (Sen benimle bilgisayar oyunları oynar mısın?)
  • Will you carry this notebook for me? (Sen benim için bu laptopu taşır mısın?)
  • Will you answer the phone? (Sen telefona cevap verecek misin?)
  • Will you ask him to call me tomorrow? (Sen, yarın ona beni aramasını söyleyecek misin?)
  • Will you call me a taxi, please? (Sen, lütfen bana bir taksi çağırır (çağıracak) mısın?)
  • Will you give me a glass of milk? (Sen bana bir bardak süt verir misin?)
Negative form (olumsuz yapı)da will + not = won't kullanılır; main verb (asıl fiil, yüklem) yalın haldedir; won't bütün öznelerle kullanılır.

Özne + will not (won’t) + fill (yalın halde) + nesne / yer + zaman

Örnekleri inceleyiniz.
  • I won't get back to you in an hour. (Ben sana bir saat içinde geri dönemeyeceğim.)
  • You won't pick me up tomorrow morning. (Sen yarın sabah beni almayacaksın.)
  • You won't surf on the Net. (Sen internette sörf yapmayacaksın.)
  • He won't send a fax for you soon. (O, yakında senin için bir fax yollamayacak.)
  • He won't talk to your mother about the party. (O, parti hakkında annenle konuşmayacak.)
  • She won't learn how to ride a horse. (O, ata nasıl binileceğini öğrenmeyecek.)
  • She won't contact me tomorrow. (O, yarın benimle bağlantı kurmayacak.)
  • We won't go to Paris for seven months. (Biz yedi aylığına Paris'e gitmeyeceğiz.)
  • We won't meet up later. (Biz daha sonra buluşmayacağız.)
  • They won't give her the message. (Onlar ona mesajı vermeyecekler.)

Could, Can ve Would like İle Yapılan Soru Cümleleri

Could
Kibarca bir şeyin yapılması istenirken veya ricada bulunurken kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.
  • Could you please repeat that? (Lütfen onu tekrarlayabilir misiniz?)
  • Could you call back again? (Siz yeniden telefon edebilir misiniz?)
  • Could you give me a quick call? (Bana hızlı bir arama yapabilir misin?)
  • Could you give me your name, please? (Lütfen bana adınızı verir misiniz?)
  • Could you hold the line, please? (Lütfen, hatta kalabilir misiniz?)
  • Could you hold on a moment, please? (Lütfen, bir dakika hatta bekleyebilir misiniz?)
  • Could you speak up a little, please? (Lütfen, biraz yüksek sesle konuşabilir misiniz?)
  • Could I speak to Rose, please? (Lütfen, Rose ile konuşabilir miyim?)
  • Could I ask who's calling? (Ben kimin telefon ettiğini öğrenebilir miyim?)
  • Could I have your phone number? (Ben sizin telefon numaranızı alabilir miyim?)
Can
Bir şeyin yapılması istenirken veya ricada bulunurken ya da bir eylem için izin istenirken kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.
  • Can I leave a message? (Ben bir mesaj bırakabilir miyim?)
  • Can I give him / her a message? (Ben ona bir mesaj ulaştırabilir miyim?)
  • Can I take a message? (Ben bir mesaj alabilir miyim?)
  • Can I borrow your mobile phone? (Ben cep telefonunu ödünç alabilir miyim?)
  • Can you hold on a moment, please? (Siz, lütfen bir dakika bekleyebilir misiniz?)
  • Can you spell your name, please? (Siz, lütfen adınızı heceleyebilir misiniz?)
  • Can you pick me up from the train station? (Siz beni tren istasyonundan alabilir misiniz?)
  • Can you hear me clearly? (Siz beni iyi duyabiliyor musunuz?)
Would like
İstek bildirme ve sormada kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.
  • I would like to speak to Rosy, please. (Lütfen, ben Rosy ile konuşmak istiyorum.)
  • Would you like to come to school with me? (Sen benimle okula gelmek ister misin?)
  • Would you like to leave her / him a message? (Sen ona bir mesaj bırakmak ister misin?)
  • Would you like to stay on the line? (Sen hatta kalmak ister misin?)
  • Would you like to come over tomorrow? (Sen yarın gelmek ister misin?)
Bu ünitede öğreneceğiniz yeni kelimeler ve kalıplar:
  • contact : iletişime geçmek
  • play sports : spor yapmak
  • dial : telefon numarası çevirmek
  • play computer games : bilgisayar oyunları oynamak
  • engaged : (meşgul) telefon
  • be engaged: meşgul olmak (telefonda)
  • give a quick call : hızlı arama yapmak
  • go to the movie theatre : sinemaya bırakmak
  • follow a phone conversation : telefon konuşmasını izlemek
  • do the activity (with) : (ile) faaliyet yapmak
  • get / keep in touch : iletişim halinde olmak
  • approximately : yaklaşık olarak, tahminen
  • get back : geri dönmek
  • send text messages : (cepten) mesaj atmak
  • hang on : (telefonda) beklemeye almak
  • line : hat
  • be available : uygun olmak, müsait olmak
  • go to the accessory stores : aksesuar mağazalarına gitmek
  • connect : bağla(n)mak
  • play board games : masaüstü oyunlar oynamak
  • teenager : genç, delikanlı
  • memo : hafıza
  • greet a friend : arkadaşı selamlamak
  • pick up : telefonu açmak
  • make a simple phone call : yalın bir telefon konuşması yapmak
  • dominate : hükmetmek
  • make a phone call : telefon açmak
  • debate : tartışmak
  • send a fax : faks yollamak
  • communicate : haberleşmek
  • send an email : mail yollamak
  • receive voice calls : sesli çağrı almak
  • leave a message note : mesaj notu bırakmak
  • make voice calls : sesli çağrı yapmak
  • use social networks : sosyal ağları kullanmak
  • daily basis : günlük olarak
  • speak face to face : yüzyüze konuşmak
  • socialize with others : başkalarıyla sohbet etmek
  • hang on a minute : (telefonda) bir dakika beklemek
  • talk on landlines : sabit hatlarla konuşmak
  • have a plan : planı olmak
  • use text messaging : yazılı mesajlaşmayı kullanmak
  • go out : çıkmak; dışarı çıkmak
  • gadget : küçük alet; ıvır zıvır
  • call back later : daha sonra yeniden telefon etmek
  • specification : belirtme; şartname
  • take name and phone number : ad ve telefon numarası almak
  • translate : çevirmek, tercüme etmek
  • repeat that : onu tekrarlamak
  • contain : içermek, kapsamak
  • speak with : ile konuşmak
  • display : sergilemek, göstermek
  • answer the phone : (telefon) cevap vermek
  • recognize : tanımak; onaylamak
  • communication technology exhibition : iletişim teknolojisi sergisi
  • pronounce : telaffuz etmek, ilan etmek
  • science museum : bilim müzesi
  • fantastic : harika, etkileyici
  • interested in : ilgili, meraklı
  • call on : aramak; adını vermek
  • watch a movie : film seyretmek
  • elicit : ortaya çıkarmak
  • have a picnic : piknik yapmak
  • take care : dikkat etmek, dikkatli olmak
  • drink something : bir şey içmek
  • put someone through : (telefon) bağlamak
  • clarify : açıklamak
  • write a letter : mektup yazmak
  • go to the technology stores : teknoloji mağazalarına gitmek
  • polite : kibar
  • describe future plans : gelecekle ilgili planları açıklamak
  • text a message : mesaj atmak
  • exchange emails : mailleşmek
  • leave a voicemail : sesli mesaj bırakmak
  • write text messages : metin mesaj yazmak
  • hang up : telefonu kapatmak
  • combination of : kombinasyonu
  • hold : (elinde) (bir şey) tutmak
  • abbreviation : kısaltma


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski