7. Sınıf 8. Ünite

7. Sınıf  8. Ünite

BECAUSE (Çünkü)
Sebep bildiren kelimedir. Örnekleri inceleyiniz.

You closed the windows, because it was cold outside.
(Sen pencereleri kapattın, çünki dışarıda hava soğuktu.)
Rose bought a bottle of water, because she was very thirsty.
(Rose bir şişe su satın aldı, çünki o çok susamıştı.)
Robert went to the cinema, because he wanted to watch a movie.
(Robert sinemaya gitti, çünki bir film seyretmek istedi.)
I went to the shopping mall, because I wanted to buy a pair of new boots.
(Ben alış veriş merkezine gittim, çünki bir çift yeni bot satın almak istedim.)

AND (Ve)
Birbirini tamamlayan iki cümleyi birleştirir. Örnekleri inceleyiniz.

I saw a famous person today and I talked to him.
(Ben bugün ünlü bir kişi gördüm ve onunla konuştum.)
They went to the cafe and they had tea in it.
(Onlar kafeye gittiler ve orada çay içtiler.)
I hated shopping and I didn't buy anything.
(Ben alış veriş yapmaktan nefret ettim ve hiçbir şey satın almadım.)
The weather was warm and sunny yesterday, and we had a picnic.
(Hava dün sıcak ve güneşliydi, ve biz piknik yaptık.)

BUT (Fakat)
Birbirinden farklı iki - ya da daha fazla cümleyi - birbirine bağlar; cümlenin biri olumlu ise, diğeri olumsuzdur. Örnekleri inceleyiniz.

You usually drink milk at breakfast, but you drank tea yesterday.
(Sen kahvaltıda genellikle süt içersin, fakat dün çay içtin.)
We always go to Antalya every year, but we went to Muğla last year.
(Biz her yıl daima Antalya'ya gideriz, fakat geçen yıl Muğla'ya gittik.)
This student usually goes to school on foot, but he went to school by car yesterday.
(Bu öğrenci genellikle okula yürüreyer gider, fakat dün okula otomobille gitti.)
She usually wears jeans in summer, but she wore a skirt last summer.
(O genellikle yazın kot pantolon giyer, fakat geçen yıl etek giydi.)

SO (Böylece; bundan dolayı)
İki cümleyi birbirine bağlarken, sebep bildiren cümleden önce kullanılır. Örnekleri inceleyiniz.

haven't got any money, so I didn't buy a new shirt.
(Hiç param yoktu, bundan dolayı bir yeni gömlek satın alamadım.)
It rained a lot yesterday, so we stayed at home and watched TV.
(Dün çok yağmur yağdı, bu sebepten biz evde kaldık ve televizyon seyrettik.)
Your mother was ill yesterday, so she went to a hospital and saw a doctor.
(Annen dün hastaydı, bunden dolayı hastaneye gitti ve bir doktora göründü.)
Your marks were very low last year, so you studied very much.
(Geçen yıl senin notların çok düşüktü (zayıftı), bundan dolayı sen çok fazla çalıştın.)

TO (- mek için, - mak için) 
Amaç bildiren fiili ana cümleye bağlar. Örnekleri inceleyiniz.

You get up very early to go to school on time.
(Sen okula zamanında gitmek için çok erken kalkarsın.)
I usually go to the bookstore to buy some magazines and CDs on Saturdays.
(Ben genellikle cumartesi günleri bazı dergiler ve CDler satın almak için kitapçıya giderim.)
My father usually goes to the art-gallery to see the new paintings.
(Babam genellikle yeni tabloları görmek için sanat galerisine (sergievine) gider.)
I often go to the green grocer to buy some fruits.
(Ben, birkaç tane meyva almak için sık sık sebzeciye giderim.)

HOWEVER (Fakat, ama) 
But ile aynı anlamdadır; örnekleri inceleyiniz.

Nejla is too fat, however she can walk very fast.
(Nejla çok şişman, fakat o çok hızlı yürüyebilir.)
There was a fire yesterday, however I didn't call the fire station.
(Dün bir yangın vardı, fakat ben itfaiyeye telefon etmedim.)
Bob is tall, however he can not play basketball very well.
(Bob uzun boyludur, fakat çok iyi basketbol oynayamaz.)
Today is Sunday, however you can study your lessons.
(Bugün pazar, fakat sen derslerine çalışabilirsin.)


SHOULD
Should ; öğüt - tavsiye vermekte kullanılır.

You should play in the new park around the corner.
(Sen köşedeki yeni parkta oyun oynamalısın.)
You should go and buy some strawberries.
(Sen gitmeli ve biraz çilek satın almalısın.)
He should go to the boutique and buy a new T-shirt.
(O butike gitmeli ve yeni bir tişört satın almalı.)
She should call the fire station if there is a fire.
(Bir yangın varsa, o itfaiyeye telefon etmeli.)

CAN
Can; bir eylemin yapılmasının mümkün olup olmadığını veya öznenin eylemi yapabilme yeterliliğine sahip olup olmadığını anlatır.

If you need some money, you can go to the bank.
(Biraz paraya ihtiyacın olursa, bankaya gidebilirsin.)
You can go to the cafe and eat some ice-cream.
(Sen kafeteryaya gidebilir ve biraz dondurma yiyebilirsin.)
You can have breakfast with your family every day.
(Sen her gün ailenle kahvaltı yapabilirsin.)
They can have basketball training at 4 o'clock.
(Onlar saat dörtte basketbol antremanı yapabilirler.)

MAY
May; konuştuğumuz anda veya gelecekteki ihtimalleri dile getirmede, izin istemedi kullanılır. Can yapısındaki gibiverb (fiil) yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.

We may go to the park to take our dogs for a walk.
(Biz, köpeklerimizi yürüyüşe götürmek için parka gidebiliriz.)
You may learn English very well to take private lessons.
(Sen özel dersler alarak İngilizceyi çok iyi öğrenebilirsin.)
My grandma may wear her glasses to read this book.
(Büyükannen bu kitapı okumak için gözlüklerini takabilir.)
She may bring her camera to take some photos in the museum.
(O, müzede birkaç resim çekmek için fotoğraf makinasını getirebilir.)

THE SIMPLE PRESENT TENSE 
(BASİT GENİŞ ZAMAN) 
Sürekli yapılan ve alışkanlık haline gelmiş eylemlerin anlatılmasında kullanılır. 

I usually go to the greengrocer to buy some fruits and vegetables.
(Ben genellikle meyva ve sebze satın almak için sebzeciye giderim.)
On Fridays you go to the movie theatre with your friends.
(Sen cuma günleri arkadaşlarınla sinemaya gidersin.)
Sally likes reading and listening to music.
(Sally okumayı ve müzik dinlemeyi sever.)
My mother sometimes visits the art gallery and see the new paintings.
(Annem bazen sanat galerisine gider ve yeni tabloları görür.)
We always get up early on weekdays.
(Biz haftaiçi günlerde daima erken kalkarız.)
You do your homework at 7 o'clock in the evenings.
(Sen akşamları saat yedide ödevini yaparsın.)

THE SIMPLE PAST TENSE 
(Dİ'Lİ GEÇMİŞ ZAMAN) 
Geçmiş zamanda yapılan seylemleri anlatmada kullanılır. Bazen eylemin kendisi, bazen de eylemin yapılış tarihi önemlidir. 

I joined the sports club at school.
(Ben okuldaki spor kulübüne katıldım.)
He bought some new clothes at the shopping mall yesterday.
(O dün alışveriş merkezinde bazı yeni giysiler aldı.)
We saw a lovely zebra at the zoo last Saturday.
(Biz geçen cumartesi günü hayvanat bahçesinde sevimli bir zebra gördük.)
I wore a new T-shirt and jeans yesterday.
(Ben dün yeni bir tişört ve kot pantolon giydim.)
You called the police station to report and accident.
(Sen kazayı bildirmek için karakola telefon ettin.)
I didn't drink any Cola and eat any fast food last week.
(Ben geçen hafta hiç kola içmedim ve hiç hızlı yemek yemedim.)

THE SIMPLE FUTURE TENSE 
(BASİT GELECEK ZAMAN)
Bu yapı, konuşma anında verilen kararların anlatılmasında, tahminde bulunmada, isteklilik veya isteksizlik bildirmede, tekliflerde kullanılır. 

They will buy some sausages and meatballs tomorrow.
(Onlar yarın sosis ve köfte satın alacaklar.)
You will meet your friends and will have fun together.
(Sen arkadaşlarınla buluşacaksın ve onlarla birlikte eğleneceksin.)
We will go to work by bus tomorrow.
(Biz yarın işe otobüsle gideceğiz.)
Sandra will go to the hospital to visit one of her friends.
(Sandra arkadaşlarından birini ziyaret etmek için hastaneye gidecek.)
I will go to the bookshop to buy a dictionary.
(Ben bir sözlük satın almak için kitapçıya gideceğim.)
They policemen will bring the thieves to the prison.
(Polisler hapishaneye hırsızları getirecek.)

IF CLAUSE (TYPE ONE)
Bir şarta bağlı olan eylemin gerçekleşmesinin mümkün olması veya şansa bağlı olmasını anlatırken kullanılır. If ile başlayan cümle the simple present tense, main clause ise the simple future tense veya can / may / should gibi modals(özel yardımcı fiiller)den birisi kullanılabilir. Örnekleri inceleyiniz.

If you want to buy some magazines, you should go to the bookshop.
(Birkaç dergi satın almak istersen, kitapçı dükkânına gitmelisin.)
If a thief steals your money, you should go to the police-station.
(Bir hırsız paranı çalarsa, sen karakola gitmelisin.)
If your mother wants to buy some fruits, she will go to the green grocer.
(Annen biraz meyva satın almak isterse, sebzeciye gidecek.)
If you want to give a present, you will go to the shopping mall and will buy it.
(Sen bir hediye vermek istersen, alış veriş merkezine gideceksin ve onu satın alacaksın.)
If you want to pay your bills, you can go to the bank.
(Faturalarını ödemek istersen, bankaya gidebilirsin.)
If you want to buy a loaf of bread, you can go to the bakery.
(Bir somun ekmek satın almak istersen, fırına gidebilirsin.)
If you don't have any exams tomorrow, you may get up late.
(Yarın sınavın yoksa, geç kalkabilirsin.)
If you have got a toothache, you may go to the dentist.
(Dişin ağrıyorsa, dişçiye gidebilirsin.)

Bu ünitede öğreneceğiniz yeni kelimeler:

every day : her gün
always : daima
usually : genellikle
fire station : itfaiye; itfaiye binası
amusement park : lunapark
game store : oyun dükkânı
movie theatre : sinema
bookstore : kitapçı
cinema : sinema
shopping mall : alış veriş merkezi
painting : resim; tablo
gorgeous : muhteşem, çok güzel
chemists's : eczane
music store : müzik dükkânı
pardon : affetmek
fascinated : büyülenmiş
build muscle : kas yapmak
stranger : yabancı
coffee shop : kafeterya, kahve dükkânı
governorship : yöneticilik
municipal office : belediye binası
municipality : belediye
police station : polis karakolu
department store : büyük mağaza
grocery : bakkal dükkânı
exhibition : sergi
art gallery : sanat galerisi
shoe shop: ayakkabı dükkânı
pharmacy : eczane
boutique : butik
zoo : hayvanat bahçesi
bakery : fırın, ekmekçi
city hall : belediye binası
greengrocer : sebzeci

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski