7. Sınıf 3. Ünite

7. Sınıf  3. Ünite

Bu ünitede öğreneceğimiz bazı kalıpları görelim.

Like (sevmek, hoşlanmak )
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • I like ice-skating and swimming. (Ben, buz patenini ve yüzmeyi severim.)
  • You don't like football and volleyball. (Sen, futbol ve voleybolu sevmezsin.)
  • Hasan likes snowboarding. (Hasan, karda kaymayı sever.)
  • Does she like eating fast food? (O, fast food yemekten hoşlanır mı?)
  • Mary doesn't like going skiing with her sister. (Mary, kız kardeşi ile kayağa gitmeyi sevmez.)
be fond of (sevmek, -den hoşlanmak)
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • I am fond of cycling. (Ben bisikletçilikten hoşlanırım.)
  • You are fond of doing yoga. (Sen, yoga yapmayı seversin.)
  • He isn't fond of going sailing. (O, yelkene gitmeye düşkün değildir.)
  • Are they fond of playing basketball? (Onlar, basketbol oynamayı severler mi?)
  • She isn't fond of going fishing. (O, balığa gitmeyi sevmez.)
be good at (bir şeyde başarılı olmak )
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • I am good at dancing. (Ben, dansta başarılıyım.)
  • Suna isn't good at doing aerobics. (Suna, aerobik yapmada başarısız.)
  • Is Hans good at playing table tennis? (Hans, masa tenisi oynamada başarılı mı?)
  • You aren't good at going ice skating. (Sen, buz patenine gidişte başarısızsın.)
  • Are we good at water-volleyball? (Biz, su voleybolunda başarılı mıyız?
be interested in (ilgi duymak, ilgilenmek)
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • You are interested in karate. (Sen, karateye ilgi duyarsın.)
  • I am not interested in training. (Ben, idmana (egzersize) ilgi duymam.)
  • Is Rose interested in doing gymnastics? (Rose, jimnastik yapmakla ilgilenir mi?)
  • We aren't interested in jogging. (Biz, yavaş koşmaya ilgi duymayız.)
  • They are interested in eating healthy food. (Onlar, saglıklı yiyecekler yemeğe ilgi duyarlar.)
be keen on (düşkün olmak; hevesli olmak )
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • I am keen on doing sports. (Ben, spor yapmaya hevesliyim.)
  • Nejla isn't keen on eating junk food. (Nejla, abur cubur yemeğe düşkün değildir.)
  • Is Jack keen on going skiing? (Jack, kayak yapmaya hevesli mi?)
  • You are keen on swimming in the pool. (Sen, havuzda yüzmeye heveslisin.)
  • Are they keen on having training? (Onlar, antreman yapmaya hevesliler mi?)
be crazy about (- e bayılmak, deli olmak )
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • I am crazy about doing aerobics. (Ben, aerobik yapmaya bayılırım.)
  • She isn't crazy about going ice skating. (O, buz patenine gitmeye bayılmaz.)
  • Are you crazy about playing table tennis? (Sen, masa tenisi oynamaya bayılır mısın?
can't stand (dayanamamak, katlanamamak )
(Bu yapıdan sonra bir nesne veya sonuna -ing almış bir fiil gelir.)
  • You can't stand team sports. (Sen, takım sporlarına katlanamazsın.)
  • I can't stand eating junk food. (Ben, abur cubur yemeğe katlanamam.)
  • Selen can't stand watching a match on TV. (Selen, televizyonda maç seyretmeye dayamaz.)


The Simple Present Tense
(Basit Geniş Zaman)

Sürekli yapılan veya tekrarlanan, alışkanlık haline gelmiş eylemin anlatılması için kullanılan yapıyı tekrarlayacağız. İngilizce’de bu yapıya The Simple Present Tense denildiğini öğrenmiştik. Bu kipi, Türkçe’ye Basit Geniş Zaman diye çevirebiliriz. Örnek cümleleri inceleyelim.
  • I go jogging, because I like doing sports. (Ben koşmaya giderim, çünkü spor yapmayı severim.)
  • I do karate twice a week. (Ben, hafta iki defa karate yaparım.)
  • You train six times a week. (Sen, haftada altı kez antreman yaparsın.)
  • You don't go gymnastics training twice a day. (Sen, günde iki kez jimnastik antremanına gitmezsin.)
  • He likes doing outdoor sports. (O, açık havada spor yapmayı sever.)
  • Robert doesn't play badminton every day. (Robert, her gün badminton oynamaz.)
  • Suna goes jogging if she doesn't have training. (Suna antreman yapmazsa, koşuya gider.)
  • She doesn't get up early and she has breakfast late. (O, erken kalkmaz ve geç kahvaltı yapar.)
  • We like indoor sports. (Biz, kapalı alan sporlarını severiz.)
  • We don't do judo three times a day. (Biz, günde üç defa judo yapmayız.)
  • Do they eat fast food? (Onlar, fast food yerler mi?)
  • They don't swim in the swimming pool at weekends. (Onlar, hafta sonlarında yüzme havuzlarında yüzmezler.)
Always, never, usually, vb. gibi süreklilik zarfları (frequency adverbs) eylemin hangi sıklıkta yapıldığını bildirirler. The Simple Present Tense (Basit Geniş Zaman)da kullanılandan bazılarını tekrarlayacağız. Örnekleri inceleyiniz.

Always (daima)
  • She always sleeps eight hours in a day. (O, daima günde sekiz saat uyur.)
  • Hakan always has training on weekdays. (O, daima hafta içinde antreman yapar.)
  • You always do yoga six times a week. (Sen, daima haftada altı defa yoga yaparsın.)
Usually (genellikle)
  • I usually have volleyball practice in the afternoons. (Ben, öğleden sonraları voleybol çalışması yaparım.)
  • Suna usually eats junk food at work. (Suna, işte genellikle abur cubur yer.)
  • You usually trains five times a week. (Sen, genellikle haftada beş defa antreman yaparsın.)
Often (sık sık)
  • I often go horse riding on weekdays. (Ben, hafta içinde sık sık at binmeye giderim.)
  • She often plays volleyball at the gym. (O, sık sık spor salonunda voleybol oynar.)
  • You often tidy your room. (Sen, sık sık odanı toplarsın.)
Sometimes (bazen, ara sıra)
  • Nejla sometimes plays computer games. (Nejla ara sıra bilgisayar oyunları oynar.)
  • You sometimes do karate at school. (Sen, bazen okulda karate yaparsın .)
  • They sometimes do gymnastics at school. (Onlar, bazen okulda jimnastik yaparlar.)
Never (hiç; asla ...)
  • You never eat junk food. (Sen, asla abur cubur yemezsin.)
  • I and my mother never go skiing together. (Ben ve annem asla birlikte kaymaya gitmeyiz.)
  • Nazan never has lunch with her boy friend. (Nazan, asla erkek arkadaşı ile öğle yemeği yemez.)
Question words (soru kelimeleri) ile yapılan sorularla konuyu tamamlayalım. Dikkat edin, soru kelimelerinin hemen arkasında bir  yardımcı fiill kullanılmıştır.  Örnekleri inceleyiniz.
  • What do you like doing? (Sen, ne yapmaktan hoşlanırsın?
  • Which sports do you do? (Sen, hangi sporları yaparsın?)
  • Who swims in the pool six times a week? (Kim, bir haftada altı defa havuzda yüzer?)
  • How often does Suna train? (Suna, hangi sıklıkta antreman yapar?)
  • How many players are there in a basketball team? (Bir basketbol takımında kaç oyuncu vardır?)
  • How long is an olympic swimming pool? (Olimpik yüzme havuzu ne kadardır?)
  • What is your favourite sport? (En sevdiğin spor nedir?)
  • Which sports are you interested in? (Hangi sporlara ilgi duyarsın?)
Bu ünitede öğreneceğimiz yeni kelimeler:
  • table tennis : masa tenisi
  • sailing : yelkencilik
  • helmet : koruyucu başlık
  • rollerblading : patenle kayma
  • gymnastics : jimnastik
  • badminton : tenis benzeri bir oyun
  • rugby : ragbi
  • football : futbol
  • water-volleyball : deniz voleybolu
  • skating : paten yapma
  • dancing : dans etme
  • indoors : içeride; ev içinde
  • basketball : basketbol
  • rodeo : rodeo
  • outdoors : dışarıda; açık havada
  • horse riding : binicilik
  • teakwondo : tekvando
  • individual : ferdi, bireysel
  • ice skating : buz pateni
  • yoga : yoga
  • team sport : takım sporları
  • skiing : kayakçılık
  • karate : karate
  • start : başlamak
  • volleyball : voleybol
  • judo : judo
  • have training : eğitim almak
  • cycling : bisikletçilik
  • wrestling : güreş
  • never : hiç; asla
  • swimming : yüzme sporu
  • boxing : boks
  • sometimes : bazen, ara sıra
  • parachuting : paraşütçülük
  • ring : gösteri alanı
  • often : sık sık, sıklıkla
  • athletics : atletizm
  • court : spor sahası
  • usually : çoğunlukla, genellikle
  • baseball : beyzbol
  • pitch : saha
  • always : daima, her zaman
  • scuba-diving : tüple dalış
  • net : file
  • rarely : seyrek olarak
  • snowboarding : karda kayma sporu
  • bat : raket
  • suggest : önermek
  • windsurfing : rüzgâr sörfü
  • racket : tenis raketi
  • spectator : seyirci
  • climbing : tırmanış
  • glove : eldiven
  • equipment : donanım, ekipman
  • medal : madalya
  • cup : kupa
  • team : takım
  • then : sonra
  • after that : ondan sonra
  • traning : idman, antreman.
  • jogging : yavaş koşu

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski