6. Sınıf 2. Ünite

6. Sınıf 2. Ünite

LIKE, LOVE, HATE, WANT, WOULD LIKE, PREFER

Like: hoşlanmak, sevmek
Like'den sonra bir isim veya sonuna - ing getirilmiş fiil getirilir. Örnekleri inceleyiniz.
  • I like sausages and eggs. (Ben, sosis ve yumurta severim.)
  • Do you like an omelette at breakfast? (Kahvaltıda omlet sever misiniz?)
  • My father likes drinking tea at breakfast. (Babam, kahvaltıda çay içmeyi sever.)
  • We like having breakfast together. (Biz, birlikte kahvaltı yapmayı severiz.)
  • What do you like eating at lunch? (Öğle yemeğinde ne yemeyi seversin?)

Don't / Doesn't like: hoşlanmamak, sevmemek
Don't / doesn't like'den sonra bir isim veya sonuna - ing getirilmiş fiil getirilir. Örnekleri inceleyelim.
  • I don't like butter and honey. (Ben, tereyağ ve bal sevmem.)
  • She doesn't like eating fruit at breakfast. (O, kahvaltıda meyva yemekten hoşlanmaz.)
  • You don't like drinking milk at breakfast. (Sen, kahvaltıda süt içmeyi sevmezsin.)
  • They don't like having quick breakfast at home. (Onlar, evde hızlı kahvaltı yapmayı sevmez.)
  • He doesn't like having a complete breakfast. (O, eksiksiz bir kahvaltı yapmayı sevmez.)

Love: çok sevmek, çok hoşlanmak
Love'den sonra bir isim veya sonuna - ing getirilmiş fiil getirilir. Örnekleri inceleyelim.
  • I love drinking a glass of milk at breakfast. (Ben, kahvaltı bir bardak süt içmeyi çok severim.)
  • He loves eggs and black olives at breakfast. (O, kahvaltıda yumurta ve siyah zeytini çok sever.)
  • You love vegetables, such as cucumbers and tomatoes. (Sen, salatalık ve domates gibi sebzeleri çok seversin.)
  • Do you love fried eggs and fried slices of bread? (Sen, kızarmış yumurta ve kızarmış ekmek dilimlerini sever misin?)
Hate: nefret etmek
Hate'den sonra bir isim veya sonuna - ing getirilmiş fiil getirilir.) Örnekleri inceleyelim.

  • I hate salami and coffee. (Ben, salam ve kahveden nefret ederim.)
  • My brothet hates sausages, ham and bacon. (Erkek kardeşim, sosis, jambon ve pastırmadan nefret eder.)
  • You hate making a fruit salad for your friends. (Sen, arkadaşların için meyva salatası yapmaktan nefret edersin.)
  • What do you hate drinking at breakfast? (Kahvaltıda ne içmekten nefret edersin?)

Want: istemek
Want'dan sonra bir isim veya 'to' ile bağlanan fiil kullanılabilir. Örnekleri inceleyelim.
  • I want a cup of tea. (Ben, bir fincan kahve isterim (istiyorum).)
  • She wants to eat a toast at breakfast every morning. (O, her sabah kahvaltıda bir tost yemek ister.)
  • We don't want any green olives for breakfast. (Biz, kahvaltı için yeşil zeytin istemiyoruz.)
  • Do you want some water? (Biraz su ister misiniz?)
  • Do you want a drink? (Bir içecek ister misiniz?)

Would like: istemek, arzu etmek
Would like'dan sonra bir isim veya to ile bağlanan fiil kullanılabilir. Örnekleri inceleyelim.
  • He would like a muffin. (O, bir çörek istiyor.)
  • I would like to have a glass of lemonade. (Ben, bir bardak limonata içmek istiyorum.)
  • Would you like a hot dog? (Sosisli sandviç ister misiniz?)
  • What would you like to eat at breakfast? (Sen kahvaltıda ne yemek istersin?)

Prefer: tercih etmek
Prefer'den sonra bir isim veya sonuna - ing getirilmiş fiil getirilir.) Örnekleri inceleyelim.
  • I prefer fried eggs, baked beans and a toast for breakfast. (Ben, kahvaltı için kızarmış yumurta, fırında fasulye ve tostu tercih ediyorum.)
  • Şükran always prefers milk to tea. (Şükran daima sütü çaya tercih eder.)
  • Do you prefer croissants to hot dogs? (Sen, ay çöreğini sosisli sandviçe tercih eder misin?)
  • We prefer eating sandwiches. (Biz, sandviç yemeyi tercih ederiz.)

Can I ....... ? kalıbı bir eylemi yapmak için izin isterken veya bir ricada bulunmak için kullanılır.
  • Can I have a glass of lemonade? (Bir bardak limonata alabilir miyim?)
  • Can I call some friends for breakfast tomorrow? (Bazı arkadaşlarımı yarın kahvaltıya davet edebilir miyim?
  • Can I have some more cheese, please? (Lütfen, biraz daha peynir alabilir miyim?)
  • Can I have the menu, please? (Lütfen, yemek listesini alabilir miyim?)

Bu yapılardan birine olumlu yanıt verirken, of course, certainly veya sure kalıplarından birini kullanabilirsiniz. Cevabınız olumsuz ise, No, you can't diyebilirsiniz.

Some: biraz; bir kaç
Some; olumlu cümlede uncountable (sayılamayan) isimle kullanıldığında biraz anlamındadır. Bir öneri veya rica cümlesinin beklenen cevabı olumlu ise, bu yapıda some kullanılabilir. Örnekleri inceleyelim.
  • There is some honey in the jar. (Kavanozda biraz bal var.)
  • I want to eat some cheese. (Ben biraz peynir yemek istiyorum.)
  • I have got some cake on the plate. (Ben, tabakta biraz keke sahibim.)
  • Do you want some milk? (Biraz süt ister misin?)
  • Can I have some lemonade? (Biraz limonata alabilir miyim?)
  • Can I have some cheese, please? (Lütfen, biraz peynir alabilir miyim?)
  • Would you like some fruit salad? (Biraz meyve salatası ister misiniz?)
  • Can you give me some water, please? (Lütfen, bana biraz su verebilir misiniz?)

Some; olumlu cümlede countable (sayılabilen) isimle kullanıldığında bir kaç anlamındadır. Örnekleri inceleyiniz.
  • There are some eggs. (Bir kaç tane yumurta var.)
  • My mother always has some olives at breakfast. (Annem, kahvaltıda daima bir kaç zeytin yer.)
  • Do you want some croissants? (Bir kaç tane ay çöreği ister misin?)
  • Can I call some friends for breakfast tomorrow? (Yarın bir kaç arkadaşımı kahvaltıya çağırabilir miyim?)
  • There are some cucumbers, but there aren't anytomatoes. (Bir kaç tane salatalık var, ama hiç domates yok.)

Any: hiç
Any; olumsuz düz cümle veya soru cümlesinde, sayılabilen veya sayılamayan isimle kullanılır. Örnekleri inceleyelim.
  • There isn't any jam at breakfast. (Kahvaltıda hiç reçel yok.)
  • I don't want any white cheese. (Ben, hiç beyaz peynir istemiyorum.)
  • You don't eat any fruit at breakfast. (Sen, kahvaltıda hiç meyva yemedin.)
  • Is there any honey and jam? (Hiç bal ve reçel var mı?)
  • I don't eat any hamburgers at breakfast. (Ben, kahvaltıda hiç hamburger yemem.)
  • I wouldn't like to have any tomatoes. (Ben, hiç domates yemek istemiyorum.)
  • There aren't any sausages in the fridge. (Buzdolabında hiç sosis yok.)
  • Are there any eggs on the table? (Masanın üzerinde hiç yumurta yok mu?)

Bu konuda öğreneceğimiz yeni kelimeler:
  • love : çok sevmek
  • salad : salata
  • prefer : tercih etmek
  • like : sevmek
  • favourite food : en sevilen yemek
  • toast : tost
  • hate : nefret etmek
  • invite : davet etmek
  • ham : jambon
  • butter : tereyağı
  • make salad : salata yapmak
  • rub : ovmak
  • tea : çay
  • dish : (düz) tabak
  • olive oil : zeytin yağı
  • coffee : kahve
  • breakfast : kahvaltı
  • vegetable : sebze
  • orange juice : portakal suyu
  • lunch : öğle yemeği
  • parsley : maydonoz
  • milk : süt
  • dinner : akşam yemeği
  • call : telefon etmek
  • sausage : sosis
  • quick : hızlı, çabuk
  • enough : yeter
  • honey : bal
  • have sushi : suşi yemek
  • special : özel
  • jam : reçel
  • traditional : geleneksel
  • soy bean : soya fasulyesi
  • bagel : simit
  • rice : pirinç (pilavı)
  • omelette : omlet
  • croissant : ay çöreği
  • soup : çorba
  • black olive : siyah zeytin
  • cheese : peynir
  • grilled fish : balık ızgara
  • dislike : sevmemek
  • salami : salam
  • look great : harika görünmek
  • bacon : pastırma
  • muffin : çörek; kek
  • junk food : abur cubur
  • hot dog : sosisli sandviç
  • olive : zeytin
  • healthy : sağlıklı
  • plate : (düz) tabak
  • cereal : mısır gevreği
  • oatmeal : yulaf ezmesi
  • hamburger : hamburger
  • tomato : domates
  • serve : servis yapmak
  • spaghetti : makarna
  • cucumber : salatalık
  • delicious : lezzetli
  • apple : elma
  • shake : sallamak
  • blackberry : böğürtlen
  • store : dükkân
  • pancake : krep, gözleme
  • made from : - den yapılmak
  • some : biraz; bir kaç
  • natural : doğal
  • any : hiç
  • take bagels : simit almak
  • but : fakat
  • excuse : özür dilemek
  • only a little : birazcık
  • grape : üzüm
  • fruit salad : meyva salatası
  • baked beans : fırında kuru fasulye 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski