CAN / CAN'T kolayca yapılan, yapılırken zorlanılmayan eylem(ler) can (- bilir, - bilir) yardımcı fiili ile anlatılır. Örnekleri inceleyiniz.
Subject + can + verb 1 + object.
(Subject : özne; verb : fiil; object : nesne, demektir.)
Kişinin yapabildiği veya yapamadığı iki eylem birlikte belirtilebilir; bunun için de 'but' (fakat, ama) bağlacından yararlanılır. Örnekleri inceleyiniz.
Cümle can ile başlıyorsa, soru biçimindedir. Olumlu cevap verilecekse 'Yes', olumsuz cevap verilecekse 'No' ile başlanır. Örnekleri inceleyiniz.
İyelik sıfatları, nesnenin kime ait olduğunu bildirirler. Kendilerinden sonra - mutlaka - bir isim gelir. Örnekleri inceleyiniz.
- I can play football. (Ben, futbol oynayabilirim.)
- You can take pictures. (Sen, resim çekebilirsin.)
- He can play the guitar. (O, gitar çalabilir.)
- She can cook. (O, yemek pişirebilir.)
- We can climb the trees. (Biz, ağaca tırmanabiliriz.)
- They can ride a bike. (Onlar, bisiklete binebilir.)
- I can speak English. (Ben, İngilizce konuşabilirim.)
Subject + can + verb 1 + object.
(Subject : özne; verb : fiil; object : nesne, demektir.)
Olumsuz yapıda 'can't' kullanılır. Bu, bize eylemin yapılamayacak kadar zor olduğunu belirtir.
- I can't play the piano. (Ben, piyano çalamam.)
- You can't sing a song. (Sen, şarkı söylemezsin.)
- He can't take photos. (Sen, fotoğraf çekemezsin.)
- She can't cook. (O, yemek pişiremez.)
- My cat can't catch a mouse.(Kedim, fare yakalayamaz.)
- I can't drive a car. (Ben, bir araba süremem.)
Kişinin yapabildiği veya yapamadığı iki eylem birlikte belirtilebilir; bunun için de 'but' (fakat, ama) bağlacından yararlanılır. Örnekleri inceleyiniz.
- I can climb a tree, but I can't sing. (Ben, ağacı tırmanabilirim, ama şarkı söyleyemem.)
- He can ride a bike, but he can't do puzzles. (O, bisiklete binebilir, fakat o bulmaca çözemez.)
- She can play the guitar, but she can't drive a car. (O, gitar çalabilir, fakat otomobil kullanamaz.)
- He can take photos, but he can't play the piano. (O, fotoğraf çekebilir, fakat o piyano çalabilir.)
- I can dive, but I can't cook. (Ben, (suya) dalabilirim, fakat yemek pişiremem.)
- Luck can ride a horse, but he can't drive a car. (Luke, ata binebilir, fakat o otomobil kullanamaz.)
Cümle can ile başlıyorsa, soru biçimindedir. Olumlu cevap verilecekse 'Yes', olumsuz cevap verilecekse 'No' ile başlanır. Örnekleri inceleyiniz.
- Can you fly a plane? (Sen, uçağı uçurabilirmisin?)
- No, I can't. (carry a plane.) (Hayır, ben uçağı uçuramam.)
- Can Ali ride a horse? (Ali, ata binebilir mi?)
- Yes, he can. (ride a horse.) (Evet, o ata binebilir.)
- Can you play the piano? (Sen, piyano çalabilir misin?)
- Yes, I can. (play the piano.) (Evet, ben piyano çalabilirim.)
- Can Superman fly? (Süperman, uçabilir mi?)
- Yes, he can. (fly). (Evet, o uçabilir.)
- Can you play the piano? (Sen, piyano çalabilir misin?)
- No, I can't. (play the piano). (Hayır, ben piyano çalamam.)
- Can your sister climb the tree? (Kız kardeşin, ağaca tırmanabilir mi?)
- No, she can't. (climb the tree). (Hayır, o ağaca tırmanamaz.)
Possessive Adjectives (İyelik Sıfatları)
İyelik sıfatları, nesnenin kime ait olduğunu bildirirler. Kendilerinden sonra - mutlaka - bir isim gelir. Örnekleri inceleyiniz.
- This is my train. (Bu, benim trenim.)
- These are my dolls. (Bunlar, benim bebeklerim.)
- This is your bike. (Bu, senin bisikletin.)
- These are her pencils. (Bunlar, onun kurşun kalemleri.)
- This is his guitar. (Bu, onun gitarı.)
- These are his books. (Bunlar, onun kitapları.)
- This is her English book. (Bu, onun İngilizce kitabı.)
- These are your bags. (Bunlar, senin çantaların.)
- This is my pencil and I can write. (Bu, benim kurşun kalemim ve ben yazı yazabilirim.)
- This is your school bag and you can carry it. (Bu, senin okul çantan ve sen onu taşıyabilirsin.)
- This is her piano and she can play it. (Bu, onun piyanosu ve o piyano çalabilir.)
- This is his guitar and he can play it. (Bu, onun gitarı ve o gitar çalabilir.)
- This is my camera and I can take photos. (Bu, benim kameram ve ben resim çekebilirim.)
- This is your horse and you can ride it. (Bu, senin atın ve sen ona binebilirsin.)
- my : benim
- your : senin
- his : onun
- her : onun
- but : fakat, ama
- flute : flüt
- school bag : okul çantası
- fly : uçmak
- car : otomobil
- chalk : tebeşir
- sing : şarkı söylemek
- notebook : defter
- ball : top
- eraser : silgi
- dive : (suya) dalmak
- cook : yemek pişirmek
- drive : araba kullanmak
- kite : uçurtma
- jump : sıçramak
- ruler : cetvel
- ride a horse : ata binmek
- play chess : satranç oynamak
- do puzzle : yapboz yapmak
- carry a bag : çanta taşımak
- take photos : fotoğraf çekmek
- play table tennis : masa tenisi oynamak
- play football : futbol oynamak
- colour the pictures : resim boyamak
- speak English : İngilizce konuşmak
- play guitar : gitar çalmak
- ride a bike : bisiklete binmek
- catch a mouse : fare yakalamak
- play the piano : piyano çalmak
- play tennis : tenis oynamak
- climb the trees : ağaca çıkmak