Adverb Clause of Contrast (Although, Though, etc..)

Adverb Clause of Contrast

Zıtlık bağlaçlarının en önemlileri aşağıda verilmiştir. Kullanıldıkları sözcüklere göre “ne olursa olsun” gibi bir zıtlık anlamı katarlar. YDT, YDS, ve YÖK DİL’ de kesin olarak bunlardan birisi sorulur. Bu tür zıtlık belirten sorularda bu bağlaçlardan sonraki sözcüğü iyi bir şekilde etüt etmek gerekir. Olumlu bir cümle varsa, karşısındaki de olumsuzdur. Veya, olumsuz bir cümle varsa, karşısındaki de olumludur.

Although:  -mesine rağmen / karşın

  • Although they had taken no food for three days, they didn’t feel hungry.
  • (Üç gündür hiç yiyecek almamış olmalarına rağmen, aç hissetmediler.)

Even:  -bile

  • She always tries to remain cheerful even she failes the test.
  • (Testi geçemese bile daima neşeli kalmaya çalışır.)

Even if:  -se bile

  • Even if they offer Mr. Bernard a million pounds, he won’t sell his house.
  • (Bay Bernard'a bir milyon lira teklif etseler bile evini satmayacak.)

Even though:  -mesine rağmen / -karşın / -sebile

  • The people were delighted with the change in the weather even though it was raining hard.
  • (Şiddetli yağmur yağmasına rağmen, insanlar hava koşullarındaki değişimlerden memnundu.)

Much as: - her ne kadar ... ise de

  • Much as she likes him, she would never consider marrying him.
  • (Onu her ne kadar sevse de,  onunla evlenmeyi asla düşünmez.)

For all (that) -mesine rağmen / -karşın

  • For all that they promised, they did nothing in the matter.
  • (Söz vermelerine karşın / rağmen, bu konuda hiçbir şey yapmadılar.)

Given (that) -mesine rağmen / -karşın

  • Given that my invention would be put to improper use, I will destroy it.
  • (Buluşumun uygunsuz kullanıma koyulmasına karşın, onu yok edeceğim.)

Granted (that) -mesine rağmen

  • Granted that you have the benefit of freedom of speak, I remind you that you also have the responsibility of it. 
  • (Konuşma özgürlüğüne sahip olmanıza rağmen, size bununla ilgili sorumluluğunuz olduğunu hatırlatırım.)

However:  -nasıl .... (fiil iki kere yinelenir)

  • However you travel to that remote part of country, it'll take you at least five days.
  • (Ülkenin o ücra köşesine nasıl seyahat ederseniz edin, en az beş gün sürecek.)

However + adjective / adverb -ne kadar + ön ad / belirteç . (fiil iki kere yinelenir)

  • However much I ate when I was young, I wouldn't put on any weight.
  • (Gençken ne kadar yesem yerdim, yine de kilo almazdım.)
  • People always ask for more however wealthy they are.
  • (İnsanlar ne kadar zengin olursa olsun, daha fazlasını ister.)

Whereas ve While eşanlamlı olup birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Aşağıdaki cümlelerde her ikisi de birbirlerinin yerine kullanılabilir. Ayrıca bu iki bağlacın kullanımındaki virgüle dikkat ediniz. Bu iki bağlaç “Connecting Conjunction” bağlaçları ile aynı kullanıma sahiptirler.

 

Whereas:  -oysaki / -halbuki ... (ise) / -mesine rağmen / -karşın

  • Whereas you are sill penniless artist, your brother has become a successful man of business. 
  • (Sen daha hala parasız sanatçı iken, kardeşiniz başarılı bir iş adamı oldu.)
  • The permanent collection is displayed on the first floor, wheras the ground floor houses temporary exhibitions. 
  • (Zemin kat geçici sergilere ev sahipliği yaparken,  kalıcı koleksiyon birinci katta sergilenmektedir.)

While:  -oysaki / -halbuki ... (ise) / -mesine rağmen / -karşın

  • While many parts of world have very few inhabitants, large areas are over-populated.
  • (Dünyanın birçok yerinde çok az nüfus olmasına karşın, geniş alanlar aşırı kalabalıktır.)
  • While people in some African countries starve to death, their rulers spend a lot of money on weapons. 
  • (Bazı Afrika ülkelerindeki insanlar açlıktan ölürken, yöneticileri silahlara çok para harcıyor.)

Despite the fact that:  -mesine rağmen / -karşın

  • Despite the fact that the farmers were in need of rain, the sudden downpour ruined much of the crop. 
  • (Çiftçilerin yağmura ihtiyacı olmasına rağmen, ani sağanak mahsulün çoğunu mahvetti.)

In spite the fact that: -mesine rağmen / -karşın

  • In spite of the fact that the flight to London was delayed more than an hour, I managed to get to the meeting on time. 
  • (Londra'ya uçuşun bir saatten fazla gecikmesine rağmen, toplantıya zamanında varabildim.)

Adjective / Adverb  +as / though:  -oysaki / -halbuki ... (ise) / -mesine rağmen / -karşın

  • Clever as / though he may be, there are still some basic things he doesn’t understand.
  • (Akıllı olmasına rağmen, hala anlamadığı bazı temel şeyler var.)
  • Quitely though / as she spoke, one could hear her clearly.
  • (Sessizce konuşmasına rağmen, herhangi biri onu açıkça duyabilirdi.)

Much as:  -oysaki / -halbuki ... (ise) / -mesine rağmen / -karşın

  • Much as I would like to help you, I'm simply too busy at the moment.
  • (Sana yardım etmek istediğim halde, şu anda çok meşgulüm.)
  • Much as Jason needed money for a new car, he decided not to borrow it from the bank.
  • (Jason'ın yeni bir araba için paraya ihtiyacı oldmasına karşın, bankadan onu ödünç almamaya karar verdi.)

*Though:  -mesine rağmen / -karşın

  • Though the present government refuses to admit it, its foreign policy is a disaster.
  • (Mevcut hükümet kabul etmeyi reddetse de, dış politikası bir felaket.)

*Cümle sonunda kullanılan though ama, ancak, yine de anlamına gelir.

  • He has had two heart attacks in a year. It hasn't stopped him smoking, though.
  • (Bir yılda iki kalp krizi geçirdi. Ama yine de sigarayı bırakmadı.)

Whatever:  -ne .... (fiil iki kere yinelenir)

  • Whatever you do, don't let anybody get his or her hands on that box.
  • (Ne yaparsan yap, kimsenin ellerini o kutuya uzatmasına izin verme.)


No Matter + Wh- Words -ne .... (fiil iki kere yinelenir)

 

No matter what

  • I will be still loving Maria no matter what she says or does.
  • (Ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın Maria'yı hala seveceğim.)

No matter when

  • No matter when the invader comes, they will be wiped out clean.
  • (İstilacı ne zaman gelirse gelsin, temizlenirler.)

No matter where

  • The soldiers promised to follow their general no matter where he takes them.
  • (Askerler, nereye götürürse götürsün generallerini takip etmeye söz verdiler.)

No matter which / whose + noun

  • No matter whose book this is, I will take it to look a subject in it.
  • (Kimin kitabı olursa olsun, alıp içinde bir konuya bakacağım.)
  • I want to go sightseeing tomorrow no matter which part of the city it is.
  • (Şehrin hangi bölgesi olursa olsun yarın geziye çıkmak istiyorum.)

No matter who

  • No matter who calls, please let them know that Mrs. Greenfield is at an important meeting.
  • (Kim ararsa arasın, lütfen onlara Bayan Greenfield'ın önemli bir toplantıda olduğunu bildirin.)

No matter how + adjective / adverb

  • No matter how late you arrive, just give me a ring to pick you at station.
  • (Ne kadar geç gelirsen gel, seni istasyondan almam için bana telefon et.)
  • Our local team usually win this season no matter how they play.
  • (Yerel takımımız bu sezon nasıl oynarlarsa oynasınlar genellikle kazanırlar.)


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski