Adjectives (Sıfatlar)

Adjectives (Sıfatlar)


İngilizcede sıfatlar, Türkçede olduğu gibi, bir şey, kişi, hayvan veya bir yerin türünü, vasfını ve niteliğini belirtmek için kullanılır. İsimlerden önce kullanarak o ismi nitelerler. Tekil ya da çoğul fark etmez. Sıfatları öğrenirken zıtlıklarıyla öğrenmek en iyi yollardan biridir.

· An old house- Eski bir ev
· An expensive car – Pahalı bir araba
· A fat man – Şişman bir adam
· A seven year old child – Yedi yaşındaki bir çocuk
· An old beggar – İhtiyar bir dilenci
· Intelligent students- Akıllı öğrenciler

Yukarıda koyu siyah ile belirtilmiş olan kelimeler birer sıfattır. İsimden önce kullanılarak o ismi tanımlamış, tarif etmiştir.

Renk bildiren iki sıfatın ard arda gelmesi durumunda aralarına “and” , ikiden fazla renk sıfatının arka arkaya gelmesi durumunda renklerin arasına virgül son iki rengin arasına ise “and” konulur.

· The blue and white shirt. – Mavi beyaz gömlek
· Turkish flag is red and white. – Türk bayrağı kırmızı ve beyazdır.
· She is wearing a blue, yellow, and pink skirt. - Mavi, sarı ve pembe bir etek giyiyor.

Bazı sıfatlar bir şeyin neden yapıldığını, nereden geldiğini belirtir.

· A Mexican hat- Bir Meksikalı şapkası
· A British nurse- İngiliz bir hemşire
· A plastic bag– Bir naylon poşet

“Somewhere”, “anyone”, “nothing”, “everything” gibi “indefinite pronoun” kullanıldığında sıfat arkadan gelir.

· something interesting
· somewhere suitable
· somebody short
· anything necessary

Bazı sıfatlar güçlü bir duygu yada fikir belirtir böyle bir sıfat kullanılıyorsa, daima ismin önünde kullanılır. Bu tür sıfatlar derecelendirilemezler. (comperative & superlative yapıları yoktur.)

absolute (kesin) inital (başlangıç) sole (tek) minimum (asgari)
perfect (tam, mükemmel)

positive (tam, olumlu)               

total (tüm, hepsi, toplam) utter (bütünüyle, son derece)

sheer (tam, sırf)    

entire (tam, bütün)

true (gerçek)          

maximum (azami)   

inner (iç)                    

mere (sırf, sadece) last (en son) complete (tam)

· He looks as if he was a complete idiot.
  (Tam bir salak gibi görünüyor.)
· What she did was a mere childish.
  (Yaptığı şey sadece çocukça bir şeydi.)
· Mr. Manson is the sole representative of the company.
  (Bay Manson şirketin tek temsilcisidir.)
· Sorry, but the accusations you’ve made are utter nonsense.
  (Üzgünüm, ama yaptığınız suçlamalar son derece saçmalık.)

Bazı sıfatlar niteleyici olmazlar (predicative adjectives), yani isimden önce gelip ismi tanımlamazlar. Bunların çoğu a- ile başladığından dolayı “a adjectives” olarak adlandırılır. 

afraid (korkmuş) alone (yalnız) alike (benzer) awake (uyanık)
alive (canlı) ashamed (utanmış) aware (farkında)

asleep (uyur halde)

annoyed (kızmış; canı sıkılmış) ablaze (alevli; pırıl pırıl) adrift (başı boş, rüzgara kapılmış) aghast (çok korkmuş-şaşırmış)
alert (uyanık-dikkatli) averse (zıt-ters) aloof (soğuk-ilgisiz) afloat (yüzer halde)

· She was asleep in a chair and snoring gently.
  (Bir sandalyede uyumuş ve nazikçe horluyordu.)
· The house was ablaze when the firefighters arrived there.
  (İtfaiyeciler oraya vardığında ev tutuşmuş haldeydi.)
· The old man has been alone for years.
  (Yaşlı adam yıllardır yalnız.)
· The company is awake to these new developments.
  (Şirket bu yeni gelişmelere uyanık.)

My father is an aware man.” ifadesi yanlıştır. “Aware” isimden önce kullanılmaz.

J

Available, imaginable, possible, suitable gibi -ible ve –able sıfatları sık sık isimden sonra kullanılır. Niteledikleri isim bir superlative sıfatla veya first, last, next, only gibi sıfatlarla nitelenmiş durumdaysa SADECE isimden sonra kullanılırlar.

It is the only treatment suitable. (Uygun tek tedavi oydu)
It is the only suitable traetment.
It is an offer available to club members only. (Sadece klüp üyelerine özel bir tekliftir)
It is an available offer to club members only.

Bazı sıfatlar hem tanımlayıcı olarak ismi niteler, hem de tek başlarına kullanılabilirler ve ismi nitelemezler, bu durumda anlamları değişir.

Certain: belli / bilinen (nitelerse)
Certain: oldukça emin (nitelemezse)

A certain man will find the solution to this problem.(a particular (belli) man ……)
I think that man is certain (……..quite sure (oldukça emin)

· I noticed a certain reluctance among the teachers.
  (Öğretmenler arasında belli bir isteksizlik olduğunu fark ettim.)
· I felt absolutely certain that I'd seen her before.
  (Onu daha önce gördüğümden kesinlikle emindim.)

Common: sıradan, yaygın (nitelerse)
Common: adi / iğrenç (nitelemezse)

Our accountant is a common (sıradan) man.
The new manager is common (adi / aşağılık, bayağı).

· Divorce has become a common occurrence in this country.
  (Boşanma bu ülkede yaygın bir olay haline gelmiştir.)
· What he did to his wife at the party was common.
  (Partide karısına yaptığı şey bayağılıktı.)

· Dear: sevgili / sayın (nitelerse)
· Dear: pahalı (nitelemezse)
· Right: en uygun (nitelerse)
· Right: haklı / doğru (nitelemezse)
· Wrong: uygun olmayan (nitelerse)
· Wrong: yanlış (nitelemezse) 

Bazı sıfatlar fillerin sonuna –ing ya da –ed eklenerek elde edilir.(participles)

A) -ing ekleyerek oluşturduğumuz fiil sıfatlar süregelen, devam eden durumu ifade ederler. Bu durumda tanımladığımız isim o eylemin olmasına neden oluyor.

· A crying baby (ağlayan bir bebek)
· Boiling water (kaynayan su)
· A burning candle (yanan mum)
· Growing boys (büyüyen çocuklar)
· A serving officer (hizmetteki memur/subay)
· Passing thought (zihinden geçen düşünceler)
· Developing countries (gelişmekte olan ülkeler)

Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

· Grandpa was aging rapidly (aging=fiil)
  (Büyükbaba hızla yaşlanıyordu.)
· Grandpa was a rapidly aging man (aging=sıfat)
  (Büyükbaba hızla yaşlanan bir adamdı.)
· The girls are growing beautifully. (growing=fiil)
  (Kızlar güzel bir şekilde büyüyorlar.)
· These are beautifully growing girls (growing=sifat)
  (Bunlar güzel bir şekilde büyüyen kızlar.)

İki yada daha fazla sözcüklü sıfatlar (compound adjectives)

· A God fearing man (Tanrıdan korkan biri)
· A good looking girl (Güzel görünen bir kız)
· Heart-breaking tragedy (Kalp burkan trajedi)
· Earsplitting noise (Kulakları sağır eden gürültü)
· Coffee coming from Brazil (Brezilyadan gelen kahve)
· Men going to the army (Askere giden adamlar)

B) Fiİllin üçüncü haliyle yada -ed eklediğimiz sıfatlar olmuş, bitmiş durumu ifade ederler. Bu durumda tanımlanan isim eylemden etkileniyordur.

· A broken cup (kırık fincan)
· A frightened girl (korkmuş bir kız)
· A hired car (kiralanmış bir araba)
· Tasted formulas (test edilmiş formuller)
· Missed opportunities (kaçmış fırsatlar)
· Paid bills (ödenmiş faturalar)

İki yada daha fazla sözcüklü sıfatlar

· A self-taught painter (kendini yetiştirmiş ressam)
· Fully-clothed workers (tam giyimli işçiler)
· Hard boiled eggs (katı pişmiş yumurtalar)
· Semi detached house (yarı müstakil ev)
· Well educated man (iyi eğitim görmüş adam)
· Light hearted gangster (yumuşak kalpli gangester)
· A man elected to represent us (bizi temsil etmek için seçilmiş bir adam)
· Good water pumped from well (kuyudan pompalanan iyi su

C) Extra participles

Bazı fillerin ikinci kez çekimlenmesiyle elde edilir. Bu tür fillerin sıfat haline dönüştürülmüş olan yapılarına genellikle –en eki eklenilerek sıfat yapıları oluşur. Örneğin, “shrink” fiilinin üçüncü yada sıfat halli “shrunk” tır. “ –en” ekleyerek “shrunken” halinde bir sıfat elde ediyoruz.

· Shrunken clothes (Çekilmiş / küçülmüş elbiseler)
· A clean shaven face (temiz traş edilmiş yüz)
· Ill gotten gains (haram yolla elde edilmiş kazanç)

Fiil halinde kullanılan bir ifadenin sıfat yada fiil olduğu ismi yada özneyi nitelemesiyle belirlenir.

· Suzan was educated at Cambridge.(educated=fill, özneyi tanımlar)
  (Suzan Cambridge'de eğitim gördü.)
· Suzan was an educated woman. (educated=sıfat, ismi tanımlar)
  (Suzan eğitimli bir kadındı.)
· These bills are going to be paid.(paid=fiil, yüklemi tanımalr)
  (Bu faturalar ödenecek.)
· These are paid bills.(paid=sıfat, ismi tanımlar)
  (Bunlar ödenmiş faturalardır.) 

Sıfatlatın önüne “the” tanımlayıcısı getirerek sıfatları genel bir grubu ifada eden isimlere dönüştürebiliriz. Bu durumdu kullanılan özne fiil olarak çoğul yapıda kullanılır.

the aged                           the elderly
the strong                        the blind
the poor                            the young
the handicapped          the rich
the deaf                            the living

· The elderly are beginning to demand their rights.
  (Yaşlılar haklarını aramaya başladılar)
· The weak must defend themselves against the strong.
  (Zayıf olanlar kendilerini güçlülere karşı savunmalıdır.)
· The disabled have a lot of difficulties in big cities.
  (Engellilerin büyük şehirlerde birçok zorluğu var.)
· The old become unhappy whenever they are left alone.
  (Yaşlılar yalnız kaldıklarında mutsuz olurlar.)

İngilizce ’de sıfat yapmanın bir diğer yolu da ismin sonuna -al, -ance, -ence, -ery, -tion, -sion, -sure, -ment, -age, -ous -ery, -ness, -ity, -ism, -th, -ty –y gibi bazı sonekleri (suffixes) getirmektir.

· It looks like we’ll have rainy weather today.
· She always behaves in a courteous manner.
· The economic policy of this government has failed.
· Mary came to me in a very emotional state.

Fillerden sıfat yapmak için de –able, -ative, veya –tive soneklerini kullanabiliriz. 

· Your handwriting was not very readable.
· Large meals overload the digestive system.
· The lecture Proffessor Gwinn was very informative.
· Today the work we have done has been very productive.

-ese, -ish, -n / -an / - ian gibi sonekleri de bir insanın ulusundan, milliyetinde bahsederken veya o millete ait olan bir nesnede bahsederken ülkelerin sonuna ekleriz. Milliyeti tanımlayan sıfatlar daima büyük harflerle yazılır.

· Pakistani cuisine is often served with rice or bread.
  (Pakistani cuisine is often served with rice or bread.)
· I believe that Canadian people are famous for being very polite.
· Jamaican music is famous all of the world.

Sıfat + edat

Bazı sıfatlar tek baslarına kullanılamazlar, ardlarından mutlaka for, in, at, on gibi edatlar alır. Bu sıfatların listesi adjective + preposition combination sayfasında verilmiştir. İndirip, çalışmalarınızı yababilrsiniz.


A: You should be ashamed of yourself.
B: I am not. In fact I am proud of what I’ve done.
Why are you jealous of other people?
It was silly of you to try to rob the bank in the middle of the city during the day light.
The teacher doesn’t seem content with our test scores.
I was very impressed with the film.
Everybody was surprised at / by the news.
My teacher says I’m hopeless at playing the piano.
It is impossible for him to go out at the weekend.
It was rude of him to leave so suddenly.
She was always rude to her parents.

Tek basına ya da insanlar için kullanıldıgında genellikle WITH, nesneler için kullanıldığında genellikle ABOUT edatını alan sıfatlar:

I am furious with you.
The teacher isn’t pleased about our behaviours.
What are you so angry about?
Who are you so angry with?


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski